'Bürokratik oligarşi'
Osmanlı'nın ' yenileyici ruh'u kaybetmesiyle birlikte Batı karşısında ilk ciddi yenilgileri tatmaya başladığı günden beri hala gerilik çemberini yırtamamasına ilişkin türlü teşhisler konduğunu biliriz.. Kimi -Necip Fazıl gibi -bu giriş cümlemdekine benzer tespitlerden yola çıkar.. Kimi de -Rus bilgin Gumilev gibi- devşirmelerin ikinci-üçüncü kuşak nesillerindeki çürümeden hareketle, onları sisteme bağlayan ve ' sultana kulluk' diye tanımlanan sığ ülkünün mal ve ikbal tutkusu karşısında dengeli bir ahlaki temel oluşturamadığını vurgular.. Kimine göre de -Başbakan'a eskiden veya şimdi çok yakın olan Humeynicilikten dönme bazı aydınlar gibi -mesela Kürt gerçeğini inkar etmek, Anadolu'nun bir türlü dirilemeyişinin sebebidir.. (Tabii son yıllarda mafyacısından yabancı gizli servis taşeronuna kadar Kürt kökenli pek çok iş adamına içeriden ve dışarıdan sağlanan resmi veya özel kolaylıklar yeni bir Anadolu fütuhatıdır, o başka!) Hasılı 'rivayet muhtelif' misali, 'Hasta Adam'a teşhis de türlü türlü. Son olarak bizzat Başbakan da sıcak bir 'teşhis' koymuş bulunuyor: Ah şu bürokratik oligarşi!.. O olmasa Türkiye'yi tutabilene aşk olsun! Bu sonuncusuna kadar bildiğim bütün teşhisler hakkında bir fikrim vardır. Fakat ' Bürokratik Oligarşi' teşhisinden henüz hiçbir şey anlayabilmiş değilim.. Bir kere deyim çok ' yuvarlak' durmakta.. O kadar yuvarlak ki herkes üstüne alabilir veya hiç kimse kendisine kondurmayabilir.. 'Herkes üstüne alabilir' deyişim, bizim toplumumuz için geçerli değil. Bizde böyle sataşmalar karşısında ' beni kastetmedi' deyip rahatı seçmek adettir.. Merhum milletvekili Kubilay İmer'in benzetmesiyle alışkanlık şöyle: Biri 'Bu mecliste yüz kişi var ama doksan dokuzu şerefsiz, biri şereflidir' diyecek olsa herkes kendini ' o kişi' sayar ve üstüne yatar.. Oysa, özendiğimiz Batı'da bunun aksine, 'doksan dokuzu şerefli, biri şerefsiz' diyecek olsa herkes 'kimi kastettiğini derhal açıkla' diye yakasına yapışır. Gerçi vaktiyle Batı'nın şimdiki bize, bizim de şimdiki Batı'ya benzediğimizi Avrupalı seyyah ve gözlemcilerin mukayeselerinden biliyoruz ama günümüzün gerçeği budur. Böylesine yaygın bir kişiliksizlik ortamında 'Bürokratik oligarşi' diye soyut suçlamada bulunursanız tabii ki kimse üstüne almaz. Hayalet taşlamak gibi bir eylem.. 'Komünistler, faşistler, gericiler' türü suçlamalardaki toptancılık.. Acaba kastedilen anlam Başbakan'ın beyninin gerisinde duruyor mudur? Yoksa, gerçekleştiremedikleri vaatler için siyasi liderlerin geliştirdiği yeni bir 'soyut mazeret' örneği ile mi karşı karşıyayız? (Rahmetli Özal da bir ara benzeri bir teşhise biraz daha somut biçimde sarmış gitmişti..) İster mahrem bir anlamı olsun, ister ' soyut mazeret' niyetiyle türetilsin; kitleler için bu teşhisin hiçbir anlamı yok! İki kelime de batı kökenli olduğu için deyim halka yabancı, hatta uzaysı bir kavram gibi görünmektedir. Muhtemel 'bürokratik merkezler' de, toplumdaki yaygın kişiliksizlik konforu yüzünden 'üstüne alma' çilesine gelemezler! Bu ne demektir?! Başbakan hayati bir suçlama yapıyor ama suç ortada kalıyor.. Böyle olduğu için de bu muğlak teşhis ve suçlama bizzat Başbakan aleyhine tatsız bir başka sonuç doğurmakta; hükümetin kenara çektikleri açıktan, koltuğa oturttukları da sinsice 'Bürokratik oligarşi' suçlamasını kınamaktadırlar: Yeni bürokrat kadrolar sizin eseriniz efendim?! Henüz iktidar partisi karşısında dişe dokunur bir alternatif bulunmadığı için bu soru da askıda kalabilir.. Oysa gerçek şu ki, Cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidar bu genişlikte bir bürokrat değişimi gerçekleştirebilmiş değildir.. DP, zaten kendisi CHP'den doğduğu için bürokraside sınırlı bir değişiklik yapabilmiştir. Kaldı ki o zamanki bürokrasiyi tamamen değiştirsen bile, devletin teşkilatlanma ölçeği henüz küçük olduğu için bugünkü değişime nazaran onda birlik bir oran dahi teşkil etmez.. Sonrasında ne AP, ne de ANAP Cumhuriyet kadroları içinde A'dan Z'ye değişiklik yapabilmiştir.. Koalisyonlarda ise zaten devlet paylaşılarak kadrolaşmaya girişileceği için kimse her istediğini yapamaz, bir ortak ötekini belli ölçüde dengeler.. Hasılı şimdiki bürokrat değişim ve düzenlemeleri Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş çaptadır. Bu yüzden Başbakan tamamen kendi bürokrat kadroları ile çalışmakta ve yine de suçlayabilmektedir.. Bürokratik oligarşi!!! Sahi bu canavar kimdir?
|