Eşitlik arayışı
Tuhaftır, ayıptır, tehlikelidir. "Bir de öyle düşünmeye sevk" açısından "farklı bir bakış açısı" değil, eşitlik kisvesi altında "ayrımcılık" sularında gezmektir. Ertuğrul Özkök büyük bir gazetenin genel yönetmeni; medya grubunun tümünden sorumlu bir sıfatı da var. Yani, bizim gibi sadece imzasıyla yazı yazmıyor, başta yazdığı gazete, grubunun haber değerlendirme tarzını, çizgisini de belirlediği varsayılıyor. İyi niyetli sözcüklerle bezenmiş bir yazının sonunda... "Eylül ayında Gümüşhane'de PKK'lı diye öldürülen iki avcı"nın medyada pek yer bulamamasına karşılık, Kızıltepe'de polis kurşunlarıyla ölen babaoğul Kaymazlar'ın geniş yer almasının sebebini ararken... "Hadi gelin biraz daha açık soralım? Bir olayda öldürülen kişilerin Kürt, ötekinde Türk olması acaba böyle farklı bir sonuç mu doğuruyor?" diye soruyor. Soruyor ama cevabı kendi içinde: O, öyle düşünüyor.
*** Birinci mesele, büyük medya genlerindeki, "güvenlik gücü operasyonu" karşısında kadim duyarsızlık. Belki şimdi şimdi kırılıyor, ama hep böyle oldu. "Terörün katlettiği insanlar ve güvenlik güçleri" açısından elbette duyarlı olunacaktı. Olundu da. Ama, madalyonun öteki yüzünün üstünde durulabilseydi... İçinden PKK'yı da adeta fışkırtan "Diyarbakır Cezaevi infazları, işkenceleri" mesela, ele alınabilse, hukukun, demokrasinin hatta "30 bin can"ın kaderi de farklı olabilirdi. Susurluk'la Susurluk kazasında tanışılmasaydı, çok şey farklı olabilirdi. "F tipine karşı teröristler" denerek, çoğu henüz mahkum bile olmamış kişilerin cezaevi operasyonlarında öldürülmesi, sadece "çatışma" diye verilmemiş olsaydı, belki 100'den fazla ölüme ulaşılmayacaktı.
*** "Gümüşhane olayı", gerçeğin ne olduğu çabuk ortaya çıkan bir vaka. Ve "yanlışlıkla" ateş açan jandarmalar yargılanıyor. Oysa, "Kızıltepe'de baba Ahmet ve oğlu Uğur Kaymaz'ın 21 kurşunla öldürülmesi" öyle başlamadı. Neden? Tam da Özkök'ün başka niyetle sorduğu soru zaviyesinden. Birinde, öldürülenlerin "Türk" olması "terörist olamayacakları"nın kanıtı sayılırken, diğerinde "Kürt" olmaları, 12 yaşındaki çocuk da dahil, "terörist olduklarının kanıtı" sayılmak istendi. Ve o yüzdendir ki, "terörist" açıklaması yapan Mardin Valisi de, o "bilgi" de, birkaç istisna dışında, ilk anda medyaya hiç şaşırtıcı gelmedi. "Hadi gelin biraz daha açık soralım?" Orada oldukları, Kürt oldukları ve devlet makamlarından ilk açıklama "terörist" diye geldiği için, kolayca, öyle oldukları kabul edildi. Ve artık olay büyüse de, henüz hukuk süreci yürümedi.
*** Duyarlılıkla bu meselenin üstüne gidenlerin bir derdi de, işte bu "ayrımcılık"ı yok etmek. Elbette "birilerinin terörist olma ihtimalleri"ni göz ardı etmeden, öteki ihtimalleri de hep düşünerek, gerçeği, doğruyu, hukuku, adaleti aramak. İnsanların, üstlerine yapıştırılmış önyargılarla, kafadan hükümlerle kolayca öldürülmesini önlemek. Eşitlik arayışları, ayrımcılığın yok edilmesi; eşitsiz muamele görenlere, ayrımcılığa uğrayanlara vurguyla yapılıyorsa, günahı, yıllarca tersini yapanlarda. Mesele sadece bu tip olaylar da değildir: Kadın sorunları, yoksullar, ücretliler, gelir dağılımı, türban sorunu vesaire. Eşitlik arayışı ve ayrımcılık karşıtlığı, mağdurdan, mazlumdan yola çıkar! Çünkü, diğerlerinin sesi zaten vardır; yüksektir, güçlüdür, duyulur, hatta bastırır.
|