Birleştiren zevkler
Bazı zevkler ve tutkular farklı insanları birleştiren bir özellik taşır. Bu insanlar farklı milletler, kültürler ve dinlere mensup olabilir. Müzik, birleştiren zevklerin başında geliyor... Hiç anlamadığınız dildeki bir şarkı size çok güzel duygular hissettirebilir. Değişik dil ve kültürden insanlar aynı şarkıyı büyük bir keyifle dinleyebilir. İşte motosiklet tutkusu da böyle bir şey. Üç yıl önce Almanya'dan bir motosiklet grubunun temsilcileri aradı ve 14 motosiklet ile Türkiye'ye geleceklerini söyleyip yardımcı olup olmayacağımızı sordu. "Elbette oluruz" dedik. Geldiler, ülkelerine döndükten sonra başkanlarından bir mektup geldi: "Hiç tanımadığımız bir ülkenin, hiç tanımadığımız insanları bizi sınır kapısında kucaklayarak karşıladı. Sınırdan İstanbul'a kadar bizi çok güvenli bir sürüş ile getirdiler. Parkorman gibi bir cennette bize 'hoşgeldiniz partisi' yaptılar ve kucaklayarak uğurladılar. Sanırım uluslardan, kültürlerden, dinlerden öteye bizi sıcak bir biçimde buluşturan dostluğu çelik makinelerimize borçluyuz." Alman dostumuz teşekkürle bitiriyordu mektubunu... Parkorman deyince aklıma gelmişken söyleyeyim, kendisi de iyi bir motosikletçi olan ve Parkorman'ı tüm motosiklet aktiviteleri ve Türkiye Motosiklet Federasyonu'na açan sevgili dostum Ferruh Tanay'a camia adına teşekkür ederim. Yollarda dikkatinizi çekmiştir, motosikletçiler karşılaştıklarında birbirlerine selam verir. Bu selam bazen bir el işareti bazen kornadır, kimi zaman selektördür. Tanıyıp tanımamak önemli değildir, o sizinle aynı rüzgarı ve aynı keyfi paylaşan bir insandır ve motosikletçi motosikletçiye her zaman selam verir. Birleştiricilik noktasında müzik ve motosikletin örtüşen bir yönü var. Uzun yolda her motosikletçiye motosikletinin sesi biraz da müzik gibi gelmez mi zaten? Babam şairdi, adımı Emrah koymuş, bu yüzden küçük yaşlarda halk edebiyatı ve halk müziği çok ilgimi çekti. Sonraları Jimi Hendrix, Carlos Santana, Pink Floyd, Crosby-Stills-Nash&Young, Bob Dylan, Leonard Cohen dinledim. Barış Manço ve Cem Karaca'nın yanında Orhan ve Müslüm Babalar'ın şarkılarına da kayıtsız kalmadım. Vivaldi ile klasik zevkim başladı.
YUNAN ÇİNGENESİ MELAS Yunan müziğini de severim. Theodorakis ve Dallaras iyidir ama bir de ülkemizde pek tanınmayan Zafiris Melas var. Bazılarının "Yunan Çingenesi" diye adlandırdığı sanatçı kimilerine göre müziğinde fazlaca arabesk unsurlara yer veriyor. Bana göre ise şarkılarında hem Türkçe hem de Yunanca anonim motifleri çok güzel kullanıyor. Melas'ın Barry White, Leonard Cohen gibi farklı bir ses rengi var. Üstelik hüzünlü bir buzukinin eşliğinde adeta Anadolu ezgileri söylüyor; adına ister "Rebet" ya da "Pontiki", ister "Fantezi" deyin, bal gibi Anadolu ezgileri bunlar. Yunanca'da "Seni seviyorum" kelimesinin karşılığı "Sagapo". Zafiris şarkılarında 'Sagapoe' diye kullanıyor bu kelimeyi. Yunanistan uzmanı dostum Stelyo Berberakis'e sordum bunu, "Seni seviyom lan!" diye tercüme etti. Bazılarımız kaba bulsa da "Seviyom" kelimesi bana çok sıcak gelir, sanırım Zafiris de bu yüzden "Seviyom" demeyi tercih ediyor. Dinlerseniz çok seveceğinize eminim, bende 5 albümü var sanatçının. Bugüne kadar dinleyip de hoşlanmayan hatta CD'den kopya istemeyen birine rastlamadım. Şimdi beni korsan CD'ci sanmayın, korsana tamamen karşıyım. Şu müzik şirketlerimizden biri yayınlasın Zafiris Melas albümlerini ben de kurtulayım uğraşmaktan. Söz müzikten açılmışken geçenlerde bir yerlerde okudum, Volkan Konak'ın Cerrahpaşa türküsü 'yılın en kötüleri' arasında yer almış, bence büyük haksızlık. Geçen yıl Ankara'nın İbni Sina Hastanesi'nde 25 gün ara ile annemi ve babamı kaybettim. Hastanenin doktorları ellerinden gelen her şeyi yaptı ama ne fayda... Ben Ankara doğumluyum, İstanbul'da yaşıyorum. Artık Ankara'ya gidersem İbni Sina Hastanesi'nin önünden geçmem, suyundan da içmem. Boş ver Volkan Konak... Benim gibi, "Vay seni İbni Sina", "Vay seni Muğla Devlet Hastanesi", "Vay seni Kars Belediye Dispanseri" diyen binlerce insan seni anlıyor ve türkünü seviyor.
|