* Uzun yıllar ABD'li şirketlerin Türkiye yatırımlarıyla ilgilenmiş bir işadamı olarak, Türkiye-ABD arasındaki ticari ilişkilerin geleceğini nasıl öngörüyorsunuz? Başkan Bush'un yeniden seçilmesi, Türkiye-ABD arasındaki siyasi ilişkiler açısından bir değişiklik yaşanmayacağının işareti oldu. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ilişkilere baktığımızda, hala ciddi bir istişare ve bir takım da problemler görüyoruz. Problemler zaten vardı. Irak konusu, Kuzey Irak, Kerkük konusu ve bir miktar Türkiye'nin Irak'taki yeniden yapılanma konusunda Avrupa'yla aynı görüşte olmasından kaynaklanan fikir ayrılıkları... Bunların aynı şekilde ortada olduğunu söylemek mümkün.
* Ticari ilişkilere gelecek olursak... Ekonomik ilişkiler esas itibariyle devam ediyor fakat dış yatırımlar açısından biraz sekteye uğradığını söyleyebilirim. Şöyle bir görüşüm var. Türkiye'nin AB'yle geldiği noktada bir müzakere sürecini başlatabilirse, bu durum ABD'yle ilişkilere de hız verecek. Politika değişikliğinin olmayacağı, ABD'li şirketler açısından bir istikrar demek. Mevzuatın da AB'yle uyumlaştırılması, ABD'li şirketler açısından Türkiye'yi daha beklentileri karşılayan, sürprizlerle dolu olmayan bir ülke konumuna yükseltecek.
* Amerikalı işadamlarıyla sık sık bir araya geliyorsunuz. Sizce yeni dönemde ABD'li yatırımcı sayısı artacak mı? Hangi sektöre gelebilirler? ABD'nin ilgilendiği bazı özel sektörler var, enerji gibi. Otomotiv sanayinde Ford'un ciddi bir üretimi var. Bir miktar telekomünikasyon sektöründe, gıda ve sağlık malzemeleri konusunda çalışan ABD'li şirketler var. Ama örneğin neden Jonhson&Johnson'ın Türkiye'de yeni bir yatırımı yok? ABD'li şirketlerin Türkiye'yi yeniden bir üretim üssü olarak görmelerinde bir zorluk var. Her ne kadar Türkiye yatırım ortamını iyileştirse de, dünya şirketleri global düşünüyor. Yatırımın onlara büyüme ve rekabet gücü sağlayacağını görmek istiyorlar. ABD'li şirketlere 'siz Türkiye'de yatırım yaparsanız, bu sizin rekabet gücünüzü artıracak, büyüme getirecek' diyerek onları ikna etmeliyiz.