Top ense, süzgün gözler, vişne kravat
Ahmet Rasim bir İstanbul beyinin bayramlık görünüşünü şöyle çizer: Fes: Sıfır numara kalıp. Püskülü iri doblen olacak ve festen yarım santim kadar kısa duracak. Saçlar: Brezilya kahvesinin koyu kavrulup, sulu pişmiş rengine boyanacak. Arka biraz top, biraz da kıvırcık duracak. Kaşlar: Yukarı fırçalanmış. Gözler: Biraz süzük. Bıyıklar: Ne küt, ne de sivri olacak. Dişler: Gülerken değil, esnerken bile görünmeyecek. Kravat: Şerbeti vişne çürüğü. Yelek: Açık, çift düğmeli. Pantolon: Koyu siyah, mavi üzerine hareli, parçalar dar. Iskarpin: Lostrin, bağlama.
DÜŞMÜŞTÜ Cemal Sahir bir bayram gecesinde sahnede yaşadığını ise şöyle anlatıyor: "1933 yılında Muhlis Sabahattin Bey ile bir bayram gecesi sahnedeydik. Temsilin son perdesine gelmiştik. Oyun icabı cehenneme girmiştim. Gayya kuyusunun başında bulunuyordum. Sahne boşluğunun tam üzerindeki kapağa gelmiştim. Asansör vazifesini gören kapak işlemeyince düştü. Bende arkasında boşluğa... Yıldırım hızı, 6-7 metrelik inişi takiben sırt üstü beton zemine düştüm. Fakat hemen kendimi topladım ve süratle merdivenlerden çıkarak sahneye döndüm. Bu sırada perde alkışlar arasında kapanmak üzereydi. Arkadaşlarla beraber şanonun önünde referans yapmak için eğilmek istedim. Fakat mümkün olmadı. İlk defa dayanılmaz bir ağrı sırtımdan göğsüme saplandı. Odama güç bela gelebildim. Orada kendimden geçmişim. Filmler çekildiğinde belkemiğimin ortadan çatladığını öğrendim."
|