| |
|
|
Hediye alma çılgınlığı..
Ben böyle bir alışveriş çılgınlığı görmedim.. Londra'nın kalbi Oxford ve Regent caddelerinde yürümenin imkânı yok.. İnsanlar iki yönde seller gibi akıyorlar.. Daha doğrusu akmaya çalışıyor da, akamıyorlar.. Gayri ihtiyari "Yürüyelim Beyler.. Arkada boş yer var" diye bağıran biletçi sesi bekliyorum. Durum aynen öyle.. Dükkânların içi de dışı da tıklım tıklım.. Hele oyuncak mağazaları.. Hamlyn diye bir dev bina var, kat kat.. Dünyanın en büyük oyuncakçılarından biri.. Bende oldum olası oyuncak merakı vardır. Bakmaya bayılırım.. Nerde.. Mağazanın önündeki kaldırım Çin Seddi olmuş.. İnsan değil, beton bir blok.. Değil içeri girmek yola devam dahi edemiyorsunuz.. Mecburen karşı kaldırıma geçtim, ilerleyebilmek için.. Karşıdan durum daha iyi görünüyor.. Mağazanın içinde sanki satış yok, talan var.. İnsanlar üst üste.. Ön taraf tüm cam ya, içeriyi görüyorsunuz.. Yürüyen merdivenlerde insanlar üst üste.. (Yürüyen merdiven dedim de, bu parantezi açmam şart oldu.. Bizim Karadenizliler, Londra'ya da taşınmış olmalı.. Oxford Caddesi'ndeki Boots dükkânlarından birine girdim. Dev mağazanın giriş katı kozmetik. İlaçlar alt katta. Alt ile giriş arasında iki merdiven var. Birisi yürüyen.. Öteki mermer.. Bilin bakalım, yürüyen merdiven hangi yönde çalışıyor?.. Durumu kahkaha atarak Ali'ye gösterdim.. "Karadeniz kurnazlığı" dedi.. "Seni alışverişe götüren yolu kolaylamışlar. Mallarını satın aldıktan sonra artık umurlarında değilsin.. Vallahi doğru!.. Gerzek olan Bootsçular değil, benmişim meğer..) Cumartesi tatil ya.. Durum daha da vahimdi.. İngiliz halkı, güdülmeden, başlarına çoban gerekmeden, akıllıca bir saygı içinde çözüm bulmuş.. Kaldırımın sağından gidiyorlar.. Solundan geliyorlar.. Sağdan gidince yol kenarında oluyorsunuz. Yani vitrin bakmanız mümkün değil.. Yani.. Vitrin bakacaksanız, yolun ucuna kadar gidip, geri dönmeniz gerek.. Bunu yapmazsanız göğüs göğüse çarpışırsınız, kimse yürüyemez.. Bu alışveriş çılgınlığının sebebi Yılbaşı.. Noel.. Onların deyişi ile Christmas!.. Başka günlerde yolda karşılaşınca lütfen selam verenler, Noel'de birbirlerine mutlak bir şeyler alıyorlar.. Noel demek, hediye demek.. Herkesi bir hediye ile hatırlamak demek.. O zaman gelsin alışveriş.. Londra zaten ateş pahası bir kent.. Yılbaşı öncesi fiatlar bir de katlanıyor.. Beşinci sınıf bir dükkânda "Yüzde 50 indirimli" diye ilan edilen bir paçavranın fiatı, bizim Vakko'nun en lüks gömleğinden yukarda.. Anlayın.. Etrafa bakıyorum.. Dönen milyarlarca İngiliz lirasını hesaplıyorum. Noel olmasa, İngiliz ekonomisi batar yahu!..
*** Bu arada.. Ben yazmıştım, SABAH'ta.. Hüseyin hemen çevirip ilgili makamlara iletmişti, "Bakın önde gelen bir Türk köşe yazarı ne diyor" diye.. Başbakanlıktan, Londra ana kent ve Westminster ilçe belediye başkanlıklarından yanıt gelmişti. Değişen bir şey yok.. Dünyanın en ünlü üç caddesinden biri Oxford, dünyanın en pis yeri.. Kağıt parçaları.. Poşetler.. Yırtık gazeteler.. El ilanlarından kaldırımı görmek mümkün değil.. Ama en felaketi izmaritler.. Oxford Caddesi dünyanın en büyük kül tablası.. Tertemiz, pırıl pırıl Bağdat Caddesi ve onun durmaksızın devriye gezen temizlik elemanlarını hatırladım.. Oxford sorumlularının Bağdat Caddesi yöneticilerinden öğrenecekleri çok şey var!..
|