| |
Hastalığa 'nanik' yapmak!..
Ben bu kızı gördüğümde içime bahar geliyor. Öylesine sıcacık, öylesine içe dokunan, öylesine kardeş bir özne o. Neymiş; "Kötü hastalığın pençesine düşmüşmüş.." Geç bir kalem. İnsanın kendisi kendi doktoru olursa korkunç hastalık hastadan korkmalı en başta. Böylesi pozitif, böylesi umut umut, böylesi aydınlık bir kıza, Sibel Kalaycı'ya tık bile edemedi hastalık n'aber... Vücudunda yumrulanan her bir fazlalığa nanik yaparak kazanılan zaferi kolay kazanmadı gerçi. Ama yılmadı, yıkılmadı, yıpranmadı. Sonra bu sarı siyah günleri kaleme alıp satırlara döktü. 'Kansere Gülümsemek' diye bir kitap yaptı ve ucundan acuk sunarsam bakın neler dedi: "Yaşam insana ne çok şey öğretiyor! İnsan bütün korkularını yenebiliyormuş demek ki.. Artık kemoterapi alırken ağlamıyorum, hastanelerden de iğnelerden de korkmuyorum... Hatta yanından geçerken bile ürktüğüm aile mezarlığımızı sevmeye başladım... Bir gün gelecek ben de oranın bir parçası olacağım... Ama bunları düşünmek için henüz çok erken... İnanıyorum ki, insan beyniyle hastalıkları çağırabilir... Tıpkı benim yıllarca kanseri çağırdığım gibi... Ve şimdi de onu kovmaya çalışıyorum... Başarabilir miyim, bilmiyorum... Sanırım bunu zaman gösterecek...
Kanserle savaşta 3 yıl Dile kolay, tam üç yıl oldu kansere yakalandığımı öğreneli... Ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, kemoterapi ve tekrar kemoterapilerle geçen tam üç yıl... Her şey bitti, bu savaşı kazandım derken, yeniden ortaya çıkan yeni yeni tümörler... İğneler, hastane koridorları, ilaçlar, dökülen saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim... Aman gribe yakalanırsam tedavim aksar kaygıları... Ailemin yaşadığı üzüntü... Her şey bu kadar da karamsar değil aslında... Geride bıraktığım üç yıl; bir umudun, sevginin paylaşımın, yaşamı yeniden kucaklayışın öyküsü... Kansere karşı savaşta bir başarı öyküsü... Başarabilir miyim bilmiyorum, sanırım bunu zaman gösterecek... Ama en azından bir kanser hastası olarak, benimle aynı kaderi paylaşanların az çok neler hissedebileceğini yazabilirim sanıyorum... Çünkü ismi ölümle özdeşleşen bu hastalıkla mücadele eden pek çok hasta tanıdım, sohbetlerimizde duygularımızın çoğu kez ortak olduğunu, pek çok benzer duyguları yaşadığımızı fark ettim...
Hastalığa alışma süreci Özellikle de hastalığın ilk öğrenildiği an yaşanan çaresizlik, öfke, kabullenemeyiş, sürekli sorgulayış, depresyon, sonra yavaş yavaş hastalığa alışma ve kabulleniş süreci... Ancak sonuçta bu benim güvencem ve elbette bana özgü şeyler olacak... İlk öğrendiğimde neler hissettim, nasıl savaş verdim, emeklilik günlerine ilişkin uzun soluklu düşler kurarken yaşamın aslında anlar bazında yaşanması gerektiğini nasıl öğrendim, tedavi sürecinde neler yaşadım, ailem, eşim, dostlarım, arkadaşlarımla diyaloglarım... Ameliyat, kemoterapi, radyoterapi süreci... Henüz tedavi yeni sonlanmışken alınan evlilik kararı ve aradan geçen iki yıllık sürecin sonunda her şey yoluna girdi diye düşünürken yeniden sil baştan... Evet, sil baştan... Çünkü her şeyin bitmesini umut ettiğim ve buna artık inanmaya başladığım anda kanser yeniden geri geldi...
Sinsi düşman!.. Bu kez karaciğerimi ele geçirmeye çalışıyor... Üstelik büyük bir hızla... Kanser bir düşman, ancak çok sinsi... Çoğu kez iş işten geçene kadar kendini fark ettirmemeyi başarabiliyor... Aslında bu güncenin çok fazla karamsar olmasını istemiyorum... Benimle aynı kaderi paylaşanlara pozitif duygular aktarmak isterdim... Ama sanırım sırf karamsarlıktan kaçınmak için yapay duygular da üretemem. Ne hissediyorsam, neler yaşıyorsam veya yaşamışsam onlar olmalı... Bu sadece benim hastalığımla ilgili değil... Tedavi sürecinde yaşadığım tüm anlarla ilgili...
Rüya gibi bir gece Bazen düşünüyorum da o geceyi gerçekten yaşadım mı? Hani sanki hoş bir rüya görmüş gibiyim... Aslında böyle düşünmekte de haksız sayılmam... Her şey öylesine güzeldi ki... Sonradan öğrendim, konserin ayrıntılarını... Bir gün sevgili meslektaşım Mevlüt Yüksel, Süleyman ve Murat ile konuşurken; - Sibel için ne yapabiliriz, diye soruyor. Aslında ilk düşünülen, o dönemde yeni çıkan kitabım için tanıtım gecesi. Sonradan konser fikri gelişiyor. Magazin Gazetecileri Derneği'nden Nurettin Soydan'dan Ekonomi Muhabirleri Derneği'ndeki arkadaşlarıma kadar tüm meslektaşlarım benim için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Star gazetesinden sevgili dostum Sultan, SABAH gazetesinden eşi Necdet, Ayla, Didem, TGRT'den sevgili Şule, Star TV'den İsmail Navruz, sevgili Murat Yancı, Flash'tan Süleyman İnce, sevgili Barış Yarkadaş, Cumhuriyet'ten Ecevit ve tüm Cumhuriyetçi arkadaşlarım, Zaman gazetesinden Yaşar Durukan, Anadolu Ajansı'ndan sevgili arkadaşlarım...
Tüm arkadaşlarıma teşekkür Aslında en doğrusu galiba TRT'den Kanal D'ye, Show TV'ye, ATV'ye, Star'a, Milliyet'e, Hürriyet'e, Vatan'a, Birgün'e, SABAH'a, Cumhuriyet'e kadar ve de elektronik medyadaki tüm basın mensubu arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler... O gece hem yanımda olarak bana büyük moral veren hem de konser için desteklerini esirgemeyen Sayın Valim Muammer Güler'e, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e ve o gece yanımda olan diğer ilçe belediye başkanlarına çok teşekkür ediyorum... O gece, sesleri ve danslarıyla yanımda olan başta Nilüfer, Volkan Konak, Davut Güloğlu, Yavuz Bingöl, Şak Şuka olmak üzere tüm sanatçılara sonsuz teşekkürler..."
|