Tele-kulaklara kapı aralamak...
TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda görüşülmeye başlanan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) ile ilgili tartışmanın odağında üç konu var. Bunların başında TCK'daki "zina" tartışmasına benzer nitelikteki şu madde geliyor: "Bekaret kontrolü veya tecavüz durumunda, bayanların olanaklar elverdiği sürece bayan doktorlar tarafından muayene edilmesi..." İkincisi, "Telekomünikasyon yoluyla yapılan haberleşmeye girme" başlığı altındaki yasal dinleme yapılması... Ve son olarak, "gizli görevli kullanılması..." Adalet Bakanı Cemil Çiçek her üç düzenlemenin de Bülent Ecevit hükümeti döneminde CMUK'a konulduğunu belirterek söze başladı: "Henüz Alt Komisyon'da görüşmesi devam ediyor. Orada bir tartışılsın bakalım. Bu gürültü patırtı niye? Bir düzenleme gerekiyorsa da yapılır..." Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan da aynı yaklaşımı gösterdi ve ekledi: "Erken tepki veriyoruz. Komisyona bir gelsin, belki yeniden gözden geçirilir ve bir düzenleme yapılır..." Toptan, "kadınların ancak kadın doktorlar tarafından muayene edilmesi" hükmüne yönelik "kişisel kanaatini" de net bir şekilde koydu: "Böyle bir düzenlemeye gerek yok..." Çiçek ve Toptan'ın da vurguladığı gibi, 17 Aralık'taki AB Zirvesi öncesinde iktidar partisi böyle bir konunun tartışılır olmasını istemiyor.
Tele-kulak skandalı Dinleme ile ilgili 107'nci maddeye gelince.. Getirilen iki yenilik var: 1- Beş yıl veya daha fazla cezayı gerektiren cürümlere uygulanmak üzere dinlemenin gerçekleştirilmesi. 2- Şüphelinin iletişimine aracılık etme kuşkusu altında bulunan kişilerin de dinlenmesine olanak sağlanması. Şimdi şu sorunun yanıtını bulmak gerekiyor: Kanun, "Dinlemenin, hakim kararı ile en fazla üç ay için yapılabileceği ve en fazla iki kez uzatılacağı, mahkeme sonuçlanınca da bantların imha edileceği" hükmünü getirmesine rağmen ortada dolaşan bantlar nasıl izah edilecek? Dolayısıyla, yasal engellemeler de getirilse dinleme sınır tanımıyor. Ayrıca, yeni getirilen düzenlemede "şüphelinin iletişimine aracılık etme kuşkusu" adı altında, birçok kişinin dinlenmesinin önü de açılıyor. Telefonu yanlışlıkla aranan kişi dahi, dinleme zincirinin halkası haline gelebiliyor. Nitekim, Türkiye 1990'lı yılların ikinci yarısında benzer olayı yaşadı.Sonuçta "Tele-kulak skandalı" patladı... Kasetlerin bazısı tehdit, şantaj unsuru olarak kullanılırken, bazısı da kasetçi dükkanlarına kadar düştü. Birkaç ay önce de geçmişte yaşanan rezalete benzer bir hastalık hortlama emaresi gösterdi.
Dinleme havuzu Yeni düzenleme de hastalığın yayılmasına olanak tanıyacak nitelikte. Oysa, bunun önlenmesi için 1998'de güvenlikle ilgili birimlerin bir çalışması bulunuyor. Dönemin hükümetine kanun tasarısı olarak hazırlanıp sunulan çalışma özetle şu içerikteydi: "Dinleme yapmakla görevli kurumların elemanlarının katılımı ile bir kurul oluşturulsun. Dinleme tek elden yapılırken, kurumlar da bu havuzun müşterisi olsun. Dinleme yapmak isteyenler, kurula başvurup hizmetini alsın." Tasarının amacı, kanunsuz şekilde yapılan dinlemelerin önünü kesmek ve ortada dolaşan kasetlere son vermekti. Ayrıca, gelişen teknolojiye sürekli ayak uydurmak için pahalı bir sistem haline gelen dinlemenin maliyetini de azaltmaktı. Ancak, yapılan hazırlık koalisyon içi çekişmeler, hükümet üyelerine yapılan kaset servisleri ve seçim dolayısıyla unutuldu. Adalet Komisyonu Başkanı Toptan da dün geçmişi hatırlatıp şunları söyledi: "Organize suçlarla mücadele eden güçlere kolaylık sağlarken ölçüyü geçmişte kaçırdık. TCK'daki ciddi yaptırımlar gibi, CMUK'ta da ölçüyü iyi koymalıyız." Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in yaklaşımı da şöyleydi: "Yanlışlık varsa Meclis'te düzeltilir..." Her ne kadar Ecevit hükümeti döneminde hazırlanmış olsa da TCK'da olduğu gibi CMUK'ta da ölçü iyi konulmadığı takdirde, yeni tele-kulak skandallarına kapı her zaman açık olacaktır.
|