Siyasal nâzımlık, güç ve rıza
Bush'un yeniden seçilmesi doğal olarak şimdiye kadar yürüttüğü politikaların devam edip etmeyeceği konusunda kaygıları besliyor. "Güvenlik" ve "özgürlükler" arasında "çelişki" görülmesine yol açan, "önleyici saldırı doktrini" ile dünya üzerindeki istikrarsızlığı tetikleyen bu politikaların devamı halinde dünyanın nasıl bir yere dönüşeceği herkesin ortak kaygısını oluşturuyor. Fakat tarihin ve siyasetin lineer işlemediği de açık. Muhakkak belli değişiklikler olacak, her şeyin bire bir aynı gitmesi mümkün değil. Artık dünyanın belli bir müddet daha Bush yönetimi ile baş başa kalacağı kesinleştiği için, bundan sonrasında dünyanın nasıl daha olumlu bir yer olabileceğine dair ortak bir bilinç ve tavır oluşturmaya dönük yaklaşımlara ağırlık vermek gerekiyor.
*** Bush yönetiminin "önleyici saldırı doktrini" ile teröre karşı elde ettiği faydanın kaybedilenler yanında çok küçük kaldığını görerek işe başlamak gerekir. "Önleyici saldırı doktrini" ile ortaya çıkan Afganistan ve Irak tabloları, bu ülkelerin yer aldığı son derece kritik bölgeleri daha derin bir kaosun içine itti. Bu da "Büyük Ortadoğu Coğrafyası"nı daha istikrarsız bir bölge haline getirdi. Bush döneminin ayırt edici rengi durumundaki "önleyici saldırı doktrini", bu doktrinin nesnesi ya da hedefi durumundaki ülkelerden çok daha fazla "liberal dünya"yı etkiledi. Güvenlik kaygıları yüzünden haklar ve özgürlükler düzeninden taviz verme anlamına gelen tutumlar, çok uzun mücadeleler sonucunda elde edilmiş ve Batı medeniyetinin parlaklığının kaynağını oluşturan değerlere zarar verdi. Dünya üzerinde ABD sadece "güç"e yaslanan, dünya halklarının "rıza"sını kazanamayan bir süpergüce dönüştü. Bu nokta aslında uygulanan politikaların doğal sınırının çizilmesi anlamına gelmektedir. Roma'dan beri bilinen gerçektir, sadece güce dayanan bir imparatorluk artık yüzünü aşağıya dönmüş demektir. Güç ancak rıza ile ayakta tutulan bir şeydir. Rızadan yoksun gücün en büyük rakibi kendisidir. ABD bu "en büyük yasa" ile doğrudan yüzleşme noktasına gelmiştir.
*** Yeni dönemde ABD kendi çıkarları açısından "güç" ve "rıza" arasındaki dengeyi kurmaya mecbur görünmektedir. Bu nedenle Irak ve Afganistan türü Bush politikalarında değişim zorunludur. Aksi halde "siyasal nizam"ı temsil etme kabiliyetini kaybeder, ordularını oraya buraya sürebildiği oranda etkinlik üretmeye sıkışır. Kaba süpergüçlükten siyasal nâzımlığa geçmenin yolu ise, dünyanın bilinen, kronik problemlerine "meşruiyet"e dayanan "eşitlikçi" çözümler bulmaktan geçiyor. Öncelikle Filistin meselesinde olan bitene göz yummaktan vazgeçen, şiddet-karşı şiddet kısırdöngüsünü besleyen ortamı sona erdiren bir büyük projenin öncülüğünü yapmalıdır ABD. Irak konusunda uluslararası toplumun inisiyatifinin önünü açan bir tutum almalıdır. Uluslararası toplum etkinleştikçe, ABD'nin Irak'ta ortaya çıkan imajının düzeleceği ve Irak halkının özgür ve refah içinde bir hayat talebine katkıda bulunacağı açıktır.
*** Siyasetin temel yasasıdır. Güç talep eden bir odak, zayıfken "rıza" üretebildiği oranda güçlenir. Ve kudretliyken de "rıza"ya yaslandığı oranda gücünü korur ve geliştirir.
|