İlk müdahale sözü Gül'den
ABD bugün yapacağı seçimle yeni başkanını seçmeye hazırlanırken, Ankara bir süredir, Kürt grupların baskısı altındaki Türkmenlerin vatanı Kerkük'e müdahaleyi tartışıyor. Ankara'daki inanç, Kerry'nin kazanması halinde yakın çevresindeki Kürt muhiplerden (yandaş) dolayı Türkmenlerin durumunun daha kötüye gideceği noktasında. Peki, Ankara Kerkük'te yaşanan sıkıntının giderilmesi için sınır ötesi askeri müdahalede bulunma kararlılığını gösterebilir mi? Dışişleri Bakanlığı üst düzey yöneticisinin söylediği şu söz her şeyi anlatmaya yetiyor: "Bugünden yarına, sınır ötesi harekatın olması tabii ki beklenmez, ancak Irak'ta seçimlerin yaklaştığı bir dönemde her büyük devlet gibi Türkiye de her opsiyonu değerlendirdiği gibi her argümanı da elinde tutuyor..."
"İki saatte gireriz..." Bir diğer sözü de "Türkiye öncelikle; başta Ankara Belgesi ve Irak Geçici Anayasası olmak üzere Türkmenlere tanınan haklarla ilgili uluslararası hukuku sonuna kadar tüketmeyi hedefliyor" şeklinde. Bunlar söylense de aslında, Ankara Kerkük'e müdahaleyi 10 Nisan 2003'ten bu yana tartışıyor. Nitekim Kerkük'e asker gönderme kararlılığını Washington yönetimine açıkça söyleyen ilk kişi de Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül... Bağdat'ın 9 Nisan 2003'te tamamen düşmesinden bir gün sonra, Barzani ve Talabani'ye bağlı peşmergeler Kerkük ve Musul'u işgal edip, tapu ve nüfus idarelerini talan ediyor. Olaylar üzerine, Kayseri'deki hava komando ve 2'nci Ordu harekete geçerken, Dışişleri Bakanı Gül, 10 Nisan 2003 günü saat 14.30'da ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ı arayarak şöyle diyor: "Anlaşma ihlal ediliyor, Kürtler Kerkük'e girdi ve olaylar devam ediyor. Müdahale edin. Eğer (bölgede) yeterli gücünüz yoksa biz iki saat içinde orada oluruz..." Powell, bunun üzerine gerekli müdahaleyi yapıp peşmergeleri dışarı çıkaracakları sözünü vererek, "Lütfen siz müdahale etmeyin" ricasını iki kez yineliyor. (Bilal Şimşir- Türk-Irak ilişkilerinde Türkmenler- kitabı S:294) Kürt grupların Kerkük ve Musul'da Türkmen nüfusu yok etmeye yönelik çabaları her ne kadar o dönemde engellenmiş olsa da daha sonra da devam ediyor. Türk askerinin müdahalede bulunma seçeneği de 14 Ekim'de Başbakanlık'ta yapılan toplantıda da konuşulduğu gibi bir alternatif olarak her defasında gündemde tutuluyor.
22 Kasım toplantısı Irak'taki gelişmelerin bundan sonraki sürecine gelince.. Ankara öncelikle 22-23 Kasım'da Mısır'ın turizm kenti Şarm El Şeyh'de (Sharm El Sheikh) Irak konusunda düzenlenecek toplantıya kilitlenmiş durumda. Irak'a komşu olanlarla birlikte, G-8, Çin, ABD, AB ülkelerinin temsilcileri ile BM, İKÖ ve Arap Ligi genel sekreterlerinin katılacağı uluslararası toplantıda Irak'ın geleceği ele alınacak. Tartışmanın odağında, her ne kadar sayım gerçekleşmediyse de ocak ayında yapılacak seçimlerle ülkede güvenliğin sağlanması konusu yer alıyor. ABD'deki seçimler de düşünülerek bu tarihe alınan toplantıda Türkiye, Bağdat ve Kerkük'ün Irak Geçici Anayasası'nda da yer aldığı gibi herhangi bir vilayete bağlı olmadığını bir kez daha anımsatacak. Kerkük'ün bir Kürt kenti olmadığı ve seçimlerin gerçek Türkmen nüfusu dikkate alınarak gerçekleşmesi konusundaki hassasiyeti kayda geçirilecek. Her ne kadar bunları bir kez daha dile getirecek olsa da, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın da Çankaya'daki 29 Ekim Resepsiyonu'nda vurguladığı gibi "kirli bir seçim" yaşanacak. Bu kirliliğin en aza indirilmesi için de Ankara bugünden gerekli uyarıları yapma konusunda kararlı. Uyarıları dikkate alınmadığı, seçimler sırasında da 9 Nisan 2003'teki gibi Türkmenleri tamamen Kerkük'ten çıkarmaya yönelik bir durum ortaya çıktığı takdirde Ankara bunu sessizce izleme niyetinde değil.
|