| |
Cumhuriyetçilerin anlamadığı..
Dün Cumhuriyet Bayramı'nın seksen birinci yıldönümüydü. Cumhuriyet Bayramı, bir tesadüf sonucu, Avrupa Anayasası'nın imza töreniyle çakıştı. Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yapılan törenleri, konuşmaları, yayınlanan demeçleri, Avrupa Anayasası'nın imza töreni ile birlikte, aynı zamanda izleme imkanını bulduk. Türkiye'de yayınlanan demeçler, tartışmalar ve törenlerle Avrupa Anayasası arasında "zihinsel" açıdan uçurum vardı. Hatta bir yanı Ankara zihniyetinde, diğer yanı Avrupa zihniyetinde duran görüntü şizofrenik bir bölünme yansıtır gibiydi.
*** Ankara zihniyeti hala "ulus-devlet", "üst kimlik" ve "Atatürkçü Düşünce Sistemi"ndeydi... Roma'daki "Avrupa Anayasası"nı imzalayan ruh ise "insan odaklı bir rejim"e ulaşmıştı. Tüm tartışmaların özünde de bu ayrım vardı. Ulus-devlet tabularıyla "insanı" en önemli değer olarak gören anlayış çatışıyordu.
*** Anlaşılan Avrupa Birliği tam üyeliği gerçekleşinceye kadar Türkiye "tam anlamıyla demokratik bir cumhuriyet" olamayacak. Cumhuriyetçi ve demokrat ayrımı belirli tonlarda sürmeye devam edecek... Dün, Cumhuriyet'in 81. yıldönümünü kutlayan Türk medyasında da bu ayrım varlığını koruyordu. Avrupa Anayasası'nın imza töreni manşetlerdeydi ama bu yeni anayasanın getirdiği yeniliğin içeriği haberlerin hiçbirinde yoktu... Halbuki Türkiye ile, daha doğrusu Ankara'nın "resmi yüzü" ile çağın geldiği nokta arasındaki fark Avrupa Anayasası'nda somutlaşıyordu... Avrupa Anayasası'nın "kişi odaklı rejim" anlayışını görünce, bizdeki zevatın yaklaşımının neden eskilerde kaldığını çok iyi anlıyordunuz...
*** Avrupa Anayasası, yeryüzünde ilk kez, Temel Hak ve Özgürlükleri teker teker sayarak anayasal madde haline getiriyor... Temel Haklar Şartı'nın anayasa haline gelmesi "insan odaklı rejimin" garantisi haline dönüşüyor. Örneğin, medya dün Temel Haklar Şartı'nı oluşturan 54 maddeyi tek tek yayınlayabilirdi. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, sosyal güvenlik ve yardım, çevrenin ve tüketicinin korunması, iyi idare hakkı, insan onuru, bio etik, bilgi edinme hakkı, kısacası bireyin özgür ve zengin bir yaşam için ihtiyacı olan her şeyin bundan böyle Avrupa Anayasası'nın içinde yer aldığını, hiçbir yasa ve yönetimin bunun dışında kalamayacağını hep birlikte görürdük. Avrupa Anayasası, Temel Haklar Şartı'nı içselleştirerek tüm hukuksal yapıların kapsayıcısı haline geliyor.. Bireyin tüm edinimlerini hukuksal olarak madde madde sıralıyor.
*** Biz hararetle azınlık kavramını, üstelik artık geçmişe karışmaya başlayan "ulus-devlet" anlayışıyla tartışırken, Avrupa Anayasası'nın 22. maddesi "Avrupa Birliği, kültürel, dini ve dilsel çeşitliliğe saygı gösterecektir" diyerek "azınlık-çoğunluk" ayrımını sona erdiriyor... İnsanın temel alındığı bir yaklaşımda kim azınlık olacak, kim çoğunluk? Temel amaç her bir bireyin hakkının korunması olunca, bir önceki dönem gibi çoğunluk ırk, azınlık ırk yaklaşımı zaten kendiliğinden elenmekte...
*** Ulus-devlet anlayışı... İnsan odaklı rejim anlayışı... Bizde hala "cumhuriyetçiler", modern olduklarını iddia etmelerine rağmen, Avrupa'nın "insan odaklı bir rejime" geçtiğini algılayamıyor gibi... Onların anlamakta zorlandığı demokrasinin ne olduğunu ise Avrupa Anayasası'nın maddelerini oluşturan Temel Haklar Şartı ifade ediyor... Bunu anlamadıkça, bu öksüz cumhuriyetin burada yaşayanların mutlu ve özgür bir hayat sürmelerine hiçbir yardımı olamayacak...
|