Tarımda tepeden tırnağa yenilenme zamanı
İki hafta önce yapılan Sanayi Kongresi'nde konuşan Financial Times Gazetesi başyazarı Martin Wolf, Türkiye'nin uluslararası alandaki rekabet üstünlüğünü sıralarken asıl büyük potansiyelinin tarım ve turizmde olduğunu vurguladı. Dün de İstanbul Sanayi Odası üyeleri aylık meclis toplantısında Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'yü dinledi. "Tarım politikalarının geleceği, ekonomiye ve sanayiye etkileri" üzerinde duran Bakan Güçlü'nün reformcu söylemi sanayicilerin epeyce ilgisini çekti.
Gündem tarım Önce Dünya Ticaret Örgütü'nün tarım ürünlerinin üretimi ve ticaretinde korumayı kademeli şekilde kaldırma kararı, sonra AB ile başlama ihtimali artan tam üyelik müzakereleri, Türkiye tarımını gündeme taşıyor. Tarım, Türkiye'nin ekonomik faaliyetler içinde en geri kaldığı sektör. * Türkiye nüfusunun yüzde 35'i kırsal alanda yaşıyor. İstihdamın yüzde 34'ü tarım sektöründe. Ama tarım ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı yüzde 4'e düştü. Bu oran 1980'lerin başında yüzde 50'lerin üzerindeydi. Denilebilir ki, ihracatın sanayi ürünleri ağırlıklı olması daha iyi. Doğru ama tarım ihracatı bu kadar gerilememeliydi. * Türkiye tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydi. Ancak son yıllarda bu özelliğini kaybetti. Artık Türkiye tarım ihracatından daha çok tarım ithalatı yapıyor. Bitişikte DİE verilerinin yer aldığı tablo, tarım ürünü ihracatının yıllar itibariyle 2 milyar dolar civarında takılıp yerinde saydığını gösteriyor. Buna karşılık tarım ürünleri ithalatı yıllar içinde giderek büyüdü, önce 1 milyar doların, sonra 2 milyar doların üzerine çıktı. Sonunda tarım ihracatını da geçti. * Türkiye tarımdan net döviz kazanan bir ülke iken ve bu rakam 90'lı yılların ortalarına kadar milyar dolar düzeyindeyken, son iki yıldır net tarım ürünü ithal eden ülke haline geldi. Geçen yıl tarım ithalatı tarım ihracatının 109 milyon dolar üzerinde gerçekleşti. Bu yılın 8 aylık döneminde ise tarım ithalatı tarım ihracatından 415 milyon dolar üstünde. Yani tarımda da dış ticaret açığı vermeye başladık. * Türkiye pirinç, ayçiçeği, mısır, pamuk gibi ürünlerde üretim yetersizliliği ile karşı karşıya. Bunlara milyarlarca dolar ödüyor. Buna karşılık çay, fındık, tütün ve şekerde üretim fazlalığı söz konusu. Yani tarımda üretim planlaması henüz devreye sokamamış durumdayız. * Tarım üretimi, tüketiciyi de korumuyor. Avrupa'nın en pahalı etini ve sütünü tükettiğimiz açıklandı. Yine Avrupa'nın en az iki katı fiyatla şeker tüketiyoruz. Tarımsal işletmeler çok küçük, toprak miras yoluyla çok parçalı hale gelmiş. Ekonomik üretim yapılamıyor. Toprak birleştirmesinin formülü bulunamadı. Tarımda teknoloji kullanımı yaygınlaşamadı. Tarımda verimlilik düşük, üretim maliyetleri yüksek. * Fiyatların yüksekliği yanında ürünlerin kalitesi de düşük. Yanlış ve fazla gübre, aşırı ilaç ve aşırı hormon kullanımı nedeniyle gıda güvenliği tehlikede. Gıda güvenliği yönünden sistemi denetleyecek bir mekanizma kurulabilmiş değil. Çiftçiler bu konularda eğitilmiyor. * 2001 krizi ile ekonomide başlayan yeniden yapılanma henüz tarım sektörüne sirayet etmedi. Borç batağındaki tarımsal birlikler henüz yeniden yapılandırılmamış. * Hem hayatın gerçekleri, hem Dünya Ticaret Örgütü'nün kararı, hem de AB ile başlayacak müzakereler nedeniyle tarımda tepeden tırnağa yenilenme zamanı. Bu değişim Bakan'da başlamış. Ama tek kişinin yapabileceği fazla bir şey yok. Çiftçisinden tepedeki Bakanlığı'na kadar tarımda yeni bir zihniyet ve yeni yapıların kurulması zorunlu. Bunun zamanı çoktan geldi, geçiyor bile.
Sonuç "Hayatta kalan, de ğişime en çok ayak uydurabilendir" Charles Darwin
|