|
|
|
|
|
|
'İnsanların benim ne renk don giydiğimi bilmesine gerek yok!
Arkadaşlarımın yanında şımarırım tabii ki; niye şımarmayayım! Ben ayakkabıcılık yaparken de şımarırdım, ama bunu milyonlarla paylaşmak zorunda kalmazdım... Şimdi paylaşmak durumunda kalıyorsunuz Zaten haftada bir yeterince gözüküyoruz ekranda, bir de insanların ne renk don giydiğimi, kimle, nerede, ne yaptığımı bilmesine gerek yok. Kendimi tüketirsem insanlar neden seyretsin ki beni? '.
Oynadığı her rolle kendini biraz daha sevdiren, yaptığı doğru seçimlerle 'oyunculuğunu' bir kez daha, bir kez daha kanıtlayan bir adam o. Şener Şen'li, Türkan Şoray'lı 'İkinci Bahar'ın 'Ulaş'ı oldu önce. "İyi ki de böyle başladı oyunculuk serüvenim" diyor. "Bir tek İkinci Bahar'da oynayıp çekilseydim bile bana yeterdi" diyecek kadar inanmış o diziye. Ardından yine dev bir isimle, Uğur Yücel'le Balalayka, Cem Yılmaz'la G.O.R.A ve her pazartesi milyonların izlediği Bir İstanbul Masalı... Bu projelerde tesadüfen yer almış gibi davranılması onu geriyor: "O projeleri seçen benim! Yeteneğim var, bunu biliyorum, oyunculuk üzerine kafamı patlatıyorum, işimi ciddiye alıyorum. Bütün bunlar şans değil." 75'te Almanya'da doğmuş. 8 yaşında da Türkiye'ye dönmüş. Lise döneminde profesyonel olarak top oynasa da İzmir Belediye Konservatuvarı'na kapağı atmış. Sonra İstanbul... Şahika Tekand'la iki sene çalışma, çocuk tiyatrosu, reklam filmleri derken bugün en yetenekli oyuncular arasında sayılan Ozan Güven olmuş. Boğaz'da Sade Kahve'de buluştuk onunla. Güneşli bir hava, çaylar, gözlemeler derken "A olur mu benim misafirimsiniz" diyerek hesabı ödedi. Üstüne bir de "Gazeteye dönüyorsan ben bırakayım" deyince espriler havada uçuşmaya başladı. "Ya istersen akşam çıkış saatinde geleyim, gideceğin yere de bırakayım!" demeler, "Bu röportaj bana kaça patladı sen biliyor musun" diye yakınmalar... Hani röportaj vermeyi sevmezdi! 'Ukala' ve soğuk dururdu! O duruşun altında acayip samimi ve sevimli bir adam var. Bence yazıyı o gözle okuyun, daha çok seveceksiniz onu...
* Tiyatroyla ilişkiniz kısa sürdü değil mi? 5 sene sürdü. Tiyatrocu kimliğim olsun gibi bir derdim hiçbir zaman olmadı.
* Bilinçli şekilde bir tiyatro merakınız mı vardı, genel bir oyunculuk merakı mıydı? Oyunculuk her yerde ifade edilebilir bir durum, ben bunu hiçbir zaman televizyon oyunculuğu, sinema oyunculuğu şeklinde ayırmıyorum. Çıkıp işinizi yapıyorsunuz. Yani televizyon dizisinde oynarken daha mı az oynuyorsunuz ya da yapılacak şeyleri daha mı az yapıyorsunuz? Tiyatro sahnesinde yapılan iş de oyunculuk. Arada çok büyük fark yok, çok abartılıyor. Yaptığımız iş haftada bir televizyonda gösteriliyor, insanlar deliriyor falan. Gerçekten şuur kaybı!
* Tiyatro kökenli oyuncular TV oyunculuğunu saymıyor. Sizin fikriniz nedir? Evet doğru bir şey; herkes tiyatroda oyunculuk yapamaz. Yapabilen de vardır ama dünyanın en iyi oyunlarında oynayan bir sürü oyuncu da tiyatro kökenli değildir! Evet işin er meydanı orasıdır ama sadece buralarda başarılı olmuş, televizyonda kendini kanıtlamış insanların tiyatro sahnesindeki insanlara laf atması da dünyanın en manasız şeyi.
* Almanya'da büyümüş biri olarak... Neden rap müzikle ilgilenmedim?
* Hayır! Oyunculuğa nasıl merak sardığınızı öğrenmek istiyorum. Yani durup dururken bir insan neden oyuncu olmak ister? Röportajlara konu olacak bir durum yok. Almanya'da yaşadığımız dönemlerde video filmleri dönemi vardı. 20-30 kişi bir evde toplanıp video film seyrederdik ve çok eğlenirdik. 'Ben de bu işi yapmak istiyorum' gibi bir durum vardı. Ben özellikle Şener Şen filmlerini çok seviyordum. Sebep biraz da o!
* Büyük bir tutku muydu oyunculuk? Ben yaptığım işin hastasıyım ama şöyle hedeflerim yok: Ben Türkiye'nin en iyi oyuncusuyum, bunu yapmak için çok yırtıyorum... Böyle bir şey yok. Hayat ne isterse onu yaşatıyor zaten; yapmanız gereken sakin olup, doğru zamanlarda doğru kararlar vermek. 'Bir yerden yırtacağım' fikriyle yola çıkıldığı zaman hatalar yapılıyor. Benim de önümde daha uzun yıllar var, gelecek sene ne yapacağımı bilmiyorum mesela. Ama ömrümün sonuna kadar oyunculuk yapmak istiyorum ve kendimi geliştirmek istiyorum. Konu sadece budur.
* Bir İstanbul Masalı yer aldığınız diğer projelerden daha hızlı popülerlik getirdi. Başınıza gelenler şaşırttı mı sizi hiç? Televizyonda her hafta bir dizi gösteriliyor ve milyonlarca insan bunu izliyor. Bunun şımarıklığı ve baş döndürücülüğüyle hayatıma devam edersem gelecek sene hüsrana uğrarım! Çünkü gelecek sene İstanbul Masalı yok. Bunlarla yaşamaya alışmak dünyanın en tehlikeli şeyi. Mesela şunu soruyorlar, 'hep iyi projelerin içinde yer aldınız.' Yoo, o projeleri seçen benim! Evet benim yeteneğim var bunu biliyorum, oyunculuk üzerine kafamı patlatıyorum, çalışıyorum ve işimi ciddiye alıyorum. Bütün bunlar şans değil. Tabii ki şans faktörü de çok önemli ama atıyorum; bir sinema filmi çekeceğim diye içinde olmak istemediğim bir işin içinde olmadım. İlk çektiğim sinema filmi Balalayka'ydı. Sonra kendi tercihimle Dokuz'da oynadım, sonra G.O.R.A'da oynadım. Televizyon dizilerinde de kendi sağduyumla iş seçtim. O yüzden de bu hale geldim.
* Şimdi oyunculukta yeni bir jenerasyon var, yeni jönler! Onların içinde kendinizi nerede görüyorsunuz, nasıl bir fark yaratıyorsunuz, kendinize seçtiğiniz bir alan var mı? Geceleri nerede olduğum konusunda fikirler üretip, hayaller kurup, bunun üzerinde düşünmüyorum. Sadece işimi iyi yapmaya çalışıyorum. O yüzden, 'benim görüşüm şu' gibi şeyler söylemek istemiyorum. Çünkü daha çok yolun başındayım. Daha insanların beynine kazınacak bir sürü iş yapmak gerekiyor.
* Her pazartesi akşamı milyonların size kilitlendiğini bilmek nasıl bir duygu? İnsanın hoşuna gidiyor tabii ki. Bir yere gidiyorsunuz, televizyonda İstanbul Masalı oynuyor. Bu insana kendisini iyi hissettiren bir şey. Ama bunlara kapılıp hayatını böyle sürdürmek doğru gelmediği için bunlara yüz vermemeye çalışıyorum.
* Popülerlik hayatta hiç mi bir şeyleri değiştirmiyor? Yaptığımız işin bankacılıktan bir farkı yok! Sadece televizyonda gösteriliyor... Bunun üzerine de, televizyona çıkan herkesin alkışlandığı bir dönemde, ben kendimi ayrı bir yere koyarak söylemiyorum, bütün bunları gerçekten salaklık olarak nitelendiriyorum.
* Salaklık olan ne? Bütün bunlara inanmak, bütün bunlardan kendine paye çıkarmak... Ekiple bir iş yapıyorsunuz; İstanbul Masalı sizin tek başına yarattığınız ya da sizin başarınızdan kaynaklanan bir şey değil ki. Gelecek sene tek başınıza bir iş yaparsınız, oturursunuz öyle! Bütün bunları kabullenmek, biraz daha sakin olmak gerekiyor diye düşünüyorum.
* Siz karşısında kamera görmediğinde mutsuz olan, 'kariyerim tehlikede' diye düşünmeyen birisiniz ama hiç mi şımarılmıyor? Arkadaşlarımın yanında şımarırım tabii ki! Niye şımarmayayım, rica ederim! Ama insanlarla bunu paylaşmak çok samimi ve dürüst olmayacağı için işimin dışında fazla gözükmeye gerek yok. Zaten haftada bir yeterince gözüküyoruz, bir de insanların ne renk don giydiğimi, kimle, nerede, ne yaptığımı bilmesine gerek yok. İnandırıcılık üzerine bir iş yapıyorum, bunu tehlikeye sokacak çünkü. İki senede her şeyi tüketirsem niye seyretsin ki
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|