|
|
Aşk gözünüzü kör etmesin!
Bir "evlilik terapisti" olarak bugün, evlilik öncesi ve evlilikte yapılan yanlışlardan bahsetmek istiyorum. İnsanlar gençken daha ziyade görünüşe ve dolayısı ile sekse önem verirler. Zamanla bize çekici gelen dış görünüşün yanısıra başka hususlara; iç güzelliğine, karaktere, kafa yapısına, zekasına da bakmaya başlarız. Anlaşmak, dünya görüşleri ve sosyal yapıları benzer olmak; tabiri caizse boyu boyuna, huyu huyuna uygunluk ideal bir evlilik için yeter de artar bile. Hele aileleri, yaşları ve parasal durumları da uygunsa, işte ideal evlilik budur deriz. Evleneceğiniz kişiyi birlikte yaşayarak veya nişanlanarak tanımak oldukça önemli ipuçları verebilir. Ancak bazı şeyleri yine de göremeyiz veya anlayamayız. Ya çok iyi kamufle edilmiştir ya da kabul etmek istemeyiz; geçer deriz, nasılsa düzeltirim deriz veya evlilikte keramet vardır birbirimize uyarız, diye umarız. Halbuki ileride olabilecek anlaşmazlıklar o kadar belli, o kadar açıktırki... Daha başlangıçta edilen kavgalar, kıskançlık kirizleri, yapılan şakalar, gösterilmeyen saygı, küçük hesaplar, etrafa karşı davranışlar, başkalarına gösterilen alaka, seyahatte veya içkiliyken yapılanlar hepsi birer işarettir. Tabii anlayana veya dinleyene. Şu bir gerçektir ki bazı şeyler asla değişmez. Kişiyi değiştirmeyi ya da kendine uydurmayı düşünenler, genelde evlilik yolunda en büyük yanlışı yaparlar. Yahut da bazı esaslara, gereken önemi vermez, "olmasa da olur", "canım her şey dört dörtlük olmaz" gibi tavsiyelerle geçiştirirler. Halbuki o ufak şeylerdir ki ileride bir sürü münakaşalara, anlaşmazlıklara, suçlamaya, aşağılamaya sebep olacaktır. Aile fertlerinin karşı tarafla anlaşmazlıkları "canım çocuk iyi ailesini boşver" veya "annesi problem ama kız öyle değil" tarzındaki görüşler genelde fazla önemsenmez ve ilerideki büyük anlaşmazlıkların böyle başladığı kaale alınmaz. Şişmanlık "nasılsa zayıflatırım", bakımsızlık "zamanla öğretirim" ya da "canım, vakti yok ne yapsın" bahaneleri... Saygısızlık, alakasızlık, içkiye düşkünlük, sigara tiryakiliği, yemek adabı, boş zamanını değerlendirme yöntemi, parayı kazanma ve harcama şekilleri, oturma kalkma, ses tonu ve daha neler... Bu tip küçük şeyler hep bir sebep bulunarak gözardı edilir. Bilinmez ki, bütün bu ufacık nüanslar ilerideki evlilik hayatı üzerinde bir bir etki yaratacak; mutluluğun gözle görünmeyen yapı taşları olacaklardır. Bana terapiye gelenlerin büyük çoğunluğu eşlerinden ayrılmayı düşünen veya anlaşamayan kişiler. Çoğu, evlendikten sonra niçin mutlu olamadıklarını anlayamaz ve nerede yanlış yaptıklarını sorgular. Anlatılanların büyük çoğunluğu yukarıda bahsettiğim o küçük karakter ve davranış farklarının yarattığı sonuçlardır. Şahıslar inatlaşmaları, karşılıklı atışmaları, ego ispatları veya karakter farklarının doğurduğu mutsuzlukları "eşim çok değişti" veya "artık beni sevmiyor" ya da "daha fazla dayanamıyorum, ne yapmam lazım, bilemiyorum?" şeklinde yansıtırlar. Bugün evlilikler, çok çabuk olup çok çabuk da bitiyor. İnsanlar birbirlerini fazla tanımadan veya küçük bazı karakter sinyallerini hesaba katmadan, hatta fark etmeden evleniyorlar. Halbuki bakmasını bilseler veya sadece hormonlarının tesiri ile hareket etmeseler, çok daha kalıcı evliliklere adım atarlar. Senelerdir gerek Amerika'da, gerek kısmen İsviçre ve Türkiye'deki çalışmalarımda şunu açıkça gördüm ki; hangi lisanı konuşursa konuşsun insanlar hep aynı, sadece diller farklı. Bir parça örf ve ananeler değişik ama, bilhassa evlilik kuralları yani temel esaslar değişmiyor ve evlilik bunların dışına çıktığı vakit, yürümüyor. Ne kadar modern, batılı geçinilirse geçinilsin reaksiyonlar, hassasiyetler, hissiyatlar hep aynı. Partilerde fazlaca serbest davranmalar, ufak o anlık flörtler, yakınlaşmalar ne kadar modern, masum ve açık fikirlilik diye düşünülürse düşünülsün zamanla evlilik kavramına ters düşüyor. Ayrıca bazı realiteler var ki, bunları bizler gözardı ediyor, hesaba katmak, hatta üzerinde konuşmak bile istemiyoruz. Çünkü aksi halde, bu realiteler dünyanın kabul ettiği genel görüşlerle, eşitlikle uyuşmuyor. Mesela zengin kız az gelirli erkek, uzun kadın kısa erkek, işinde başarılı kadın başarısız erkek veya daha beteri, çalışan kadın işsiz erkek, yüksek tahsilli kadın az tahsilli erkek gibi. Bunlar ve daha niceleri hepsi birer gizli evlilik dinamitleri, tuzaklarıdır. Şayet başka sebeblerle üzerine basacak olursanız, evliliği derinden sarsar ve hatta bitmesinde gizlice başrol oynarlar. Ayrıca anne babalar arasındaki anlaşmazlıklar da evlilikte çok menfi rol oynar. Öyle kişiler vardır ki, sırf bu yüzden taraf olur ve aralarına bu anlaşmazlıkları koyarak uzaklaşırlar. Keşke bir okul olsa da evlenmeden önce insanlara bazı şeyler öğretebilse. Mutluluk sanatının, anlayış, sevgi, saygı, uyum, kendini ezdirmeden taviz vermek olduğunu anlatabilse. Şahısların karşılıklı konuşarak problemlerini çözebileceğini, taraflardan birinin sinirli olduğu zaman, karşı tarafın o an için cevap vermeyerek münakaşayı önleyebileceği (ama sonradan, iyi bir zamanında mutlaka kendini savunarak) öğretebilse. Bazen bir tv programı tercihi anlaşmazlığı, bazen yemek yiyiş tarzı farkı, bazen açlık ya da yorgunluk veyahut regli zamanının yarattığı aşırı hassasiyetin sebep olabileceği potansiyel kavgaların, nasıl bazı basit pratik buluşlarla geçiştirilebilineceği anlatılabilse. Böyle küçük anlaşmazlıklar büyümese, zamanla kısır döngüye dönüşmese, şahıslar bunlar yüzünden kızıp birbirlerini aşağılamasa, hakarete ve kopma raddelerine gelmeseler... Ve hele işsizlik, parasızlık, aşırı alınganlığın eşlik ettiği seks problemleri olmasa... O vakit herhalde ayrılma düşüncesi, mutsuzluk olmaz; evlilik sanatı çiftlerce çok daha iyi anlaşılır; bizlere yani "evlilik terapist" lerine de bunları göstermek, yönlendirmek, buldurmak ve anlatmak düşmezdi.
Konuşalım, soralım, öğrenelim, birlikte çözelim, sorunları paylaşalım, rahatlayalım! Randevu için tel: (0212) 352 52 25-26 e-mail: evliliksanati@yahoo.com faks: (0212) 202 64 97
Selin Özkök Karacehennem
|