|
 |
|
 |
  |
|
Bu gerçek öyküler diziye bile taş çıkarır
'Cenevre'ye gitmek zorunlu' (Yaşar Okuyan) "Bir haftalık bakandım. Müsteşarım Mithat Şeref, 17 gün için Cenevre'ye ILO toplantısına gitmemiz gerektiğini söyledi. İtiraz ettim. 'Çok önemli' diye beni ikna etti. "Ankara'da olmam daha verimli olur" dedim. 'Diplomasi, zorunlu' diyerek beni durdurdular. Büyükelçi Murat Sungar'a durumu anlattım. 'Bu kadar önemli değil. Bürokratlarınız yanılıyor' dedi. 4'üncü gün müsteşara dönme talimatı verdim. Bürokratlar direndi, emredince mecbur kaldılar. Biletleri değiştirmeye gittiler. Müsteşar, 'Efendim uçak dolu. Size bile zor yer bulduk, biz işleri toplar, ilk uçakla döneriz' dedi. Uçağa bindim, yarısı boş. Uçakta bulunan Sendikacı Mustafa Özbek anlattı; 'Yer vardı ama sadece size bilet aldı' dedi. Hemen Ankara'yı aradım. Müsteşarın görevden alma yazısının hazırlanması talimatı verdim."
'Balık bitkidir Bakanım' (Mustafa Taşar) "Tarım Bakanlığı'nda 97 fahri danışmanım vardı. Bir gün hepsini topladım ve sordum: "Balık hayvan mıdır, bitki mi?" hepsi hayvan olduğunu söyledi. Cebimden bakanlığın mevzuatını çıkardım ve 'Buna göre balık bitkidir' dedim. İşin aslı şöyle: Tarım Bakanlığı'nda veterinerler ve ziraatçılar var. Kim hangi işe bakarsa, ona göre döner sermaye alıyor. Veterinerler fazla döner sermaye payı alıyor diye, mevzuatı hazırlayan ziraatçı arkadaş, balığı öyle bir tarif etmiş ki, balık olmuş bitki. Böylece balıklarla ilgili tüm işlerin döner sermayeleri ziraatçıların hesabına yatmış. Mevzuatı değiştirip, balığı hayvan yapana kadar akla karayı seçtim.
'Tosbağalar için ışık koyun' (Mustafa Taşar) "Çevre Bakanıyım. Caretta Caretta'lar için panik yaşanıyor bakanlıkta. Müsteşar başta, tüm bürokrat toplantıda yakınıyor: "Yavrular yumurtadan çıkınca denizin parıltısına giderler. Yani denize doğru gitmeli. Ama yerleşim birimlerinin ışığına yöneliyor, ölüyorlar. Çare bulamıyoruz" Ben de 'bu tosbağaların yumurta bıraktığı yerler belli. Üç-beş tane değil mi? O zaman siz de buralarda denize daha güçlü bir ışık koyun" dedim. Hepsi "Biz bunu hiç düşünmedik. Ne kadar akıllısınız bakanım' diye başladılar sahte bir övgüye. Işıkları koyduk. Bir süre sonra İngiltere'den bazı profesörler bana, "Sizin bu ışık teorinizle ilgili konuşmak istiyoruz" diye mektup gönderdiler. Ama benim bürokratlarım aylarca denize ışık koymayı akıl edememişti..."
'Bakan emri var efendim' (Mustafa Taşar) "Tarım Bakanı olduktan birkaç gün sonra bir büyük çiftçi, "Tarlamı helikopterle ilaçlamak istiyorum. Sizin bürokratlar izin vermiyor" dedi. Çağırdım bürokratları. "Tüm gelişmiş ülkelerde helikopter kullanılıyor. Bizde niye yasak?" dedim. Meğer çok önce bir bakan böyle bir emir vermiş. Değiştirmiyorlar. Hemen bir bakan emri imzaladım. 1997 yılından sonra helikopterle ilaçlama Türkiye'de uygulanır oldu. Meğer bürokratlar bu tür basit işlerin bakana kadar gitmesini sağlar, sonra da hem sorumluluktan kurtulur hem de işlerin yavaş ilerlemesini sağlarlarmış. İlgili birimin müdürünü görevden aldım."
|
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|