|
 |
|
 |
  |
|
Asıl görmeyen hangimiz?
Gözleri bağlıyken oluşturduğu 'Blindscape' koleksiyonuyla Hüseyin Çağlayan, yine yaratıcılığını konuşturdu. Bir Fransız gazetecinin "Sadece cinsellik üzerinden değil, fikirle de modada var olunabileceğini gösteren adam" olarak tanımladığı Çağlayan, kendini 2005 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu için göremeyen bir adam yerine koydu...
* Defiledeki temayı izah eder misiniz? Gören bir insanın kendini kör birinin yerine koyabilmesi ve neler yaşayabilecegi üzerine bir defileydi. Kendimi görmeyen bir adam yerine koydum. Bunun rüyada mümkün olduğunu düşündüm. Rüyalarımızda gördüklerimiz kör bir insanın durumuna en yakın durum. Gözümü bağlayıp çizdim koleksiyonu. Rüyalar, güzel rüyalar ve kabuslar da var tabii. Savaş var, yarı insan yarı canavarlar var, papazlar, canavarlar... Sonra uyku hali, sükuneti işledim. Ve kör bir insanın algılamasına imkan tanıyacak şekilde kumaşı da pütür pütür dokununca hissedilebilecek şekilde seçtim.
* Siz kabuğunuzu kırmışsınız, sadece sizin defilenizi görmek için gelen insanlar vardı... Dünyanın dört köşesinde modacı olarak çok mühimsiniz ve hatta bir sanatçı gibi anılıyorsunuz... Kıbrıslıyım ve kabuğumu kırayım diye çalışmadım. İçimden geleni, istediğim işi yaptım.
* Türk kadınları nasıl giyiniyor? Fevkalade kötü giyiniyorlar. Çok fazla süslüler, şahsi bir çizgileri yok. Gördükleri modayı, çizgiyi aynen tatbik ediyorlar; şahsileştirmiyorlar yahut katkıda bulunmuyorlar. Ben isterdim, ulusal kimliğini hissedin, bir Türk kadının giyiminde. Halbuki Türkiye'deki kadınlarla Los Angeles'taki kadınlar arasında hiçbir fark yok. İkisi de tüketime endeksli yaşıyor ve o endeksin belirlediği şekilde giyiniyor. Yani neredeyse Hollywood'daki gibi giyiniyorlar diyeceğim. İnsanların kendi mahalli karakteri hissedilmeli tarzında biraz. Ama Türkiye'de insanlar kendi doğalarını sevmiyorlar, onu düşünmüyor ve ona ait bir şeyi benimsemiyorlar.
|
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|