|
|
Sultanahmet'te Ramazan
Dürümcüler, patlamış mısırcılar, dönerciler, pala bıyıklı macuncu amcalar, pembiş pembiş pamuk şekerler, ilahiler, şerbet akan çeşmeler... Sultanahmet'te Ramazan vaziyetleri yani. Sanki festival alanı, bir kalabalık, bir çeşit inanılmaz. Bayıldım! Çarşamba gecesi hava nefisti, Sultanahmet'e gidelim dedik, aslında niyetimiz neyzenler gecesini izlemekti. Neyzene niyet, dolanmaya kısmet. Her kesimden tip tip insan ve atmosfer o kadar ilgimizi çekti ki, konser falan hak getire. Unuttuk gitti yani. Düşünsenize kebapçıyla bilgisayarcının yan yana dükkan açtığı bir yerden bahsediyorum. Topuklu ayakkabılarıyla salınanlardan tutun, ellerinde macunlarla koşuşturan çocuklara, şaşkınlıktan aval aval bakınan turistlere, çekirdek çitleyerek yürüyen ablalara, en iştah açıcısından sucuklara, kokoreçlere, manavına, kitapçısına, cep telefonu bayiine kadar yok yok. Vallahi bu seferi saymıyorum, ortalığı sular seller götürmeden bir kere daha gitmezsem içim kalır... Arkasından da Tophane'ye nargileye, mekan 'Can Cafe'... Güzel havanın keyfinin çıkartılması budur! Nargilem duman duman bayıldım aman aman. Ohh sedirlere kurulup kitabımı da elime aldım. Margaret Mazzantini'den 'Sakın Kımıldama'... Fena halde vurulmuş durumdayım, nargilede bile elimde siz düşünün. Hem kızıyorum, hem ağlıyorum okurken. Halim selim ve fakat sürdürülebilirliği olan bir hayat mı (evlilik) yoksa sonu malum fırtınalı bir aşk mı? Haa unutmadan! İştah alıp yürümüşken, Tophane'de kuru fasulye pilavcı varmış. Çok methini duyduk, en kısa zamanda bakıla... Yani bu aralar bu diyarlar pek tatlı, haberiniz olsun!
|