Kızıl Danny ve pembe Türk
Son yıllarda siyaseti ve uluslararası ilişkileri az çok takip eden Türklerin en sevimli buldukları Avrupalı herhalde Yeşiller'in lideri Daniel Cohn-Bendit olsa gerek.. Bizdeki mutlak AB karşıtları için bile 'Kızıl Danny'nin düşünülebilecek en masum Avrupalı olduğu söylenebilir.. AB'nin Türkiye ile ne yapmak istediği konusunda hakiki bilgi yetersizliğinden ve Brüksel'in iç kararsızlıklarından ötürü, karşıt değil kuşkucu olanlar için de Danny hiç değilse ehven-i şerdir.. Neden 'kötünün en az kötü olanı' diyorum? Beyanatlarına ve genel yaklaşımına bakınca, Avrupalı siyasetçiden beklenebilecek en düşük iki yüzlülük katsayısını yansıtıyor da ondan.. Fakat bazen o da Türkiye'de AB karşıtlarını mutlu etmekten ve AB'nin niyetleri konusunda samimi kuşkular taşıyanları daha da şüpheci hale getirmekten geri durmuyor. Bu bıçkın Avrupalı diyor ki: - Türkiye'nin AB'ye girmesi için İstanbul'un değil de Diyarbakır'ın Avrupa ölçütlerinde yaşaması gerekir.. Bu sözün, bölücülük konusunda hassas çevrelerde nasıl tepki doğuracağını tahmin etmek zor değil. Tabii ki Kızıl Danny'nin burada artniyetli olduğuna hükmedecek değilim. Ancak AB konusunda kuşkucu olanlar bu sözler üzerine bir kere daha yutkunurken, Türkiye'nin birliğe girmesine kesin biçimde karşı çıkanlar da 'işte gördünüz mü' deme fırsatı buluyorlar.. Şahsen ben de Kürtlere özel bir önyargım olmadığı halde bunu sorguluyorum.. Daha da önemlisi; bölücülüğün münafıklar kadar karşıtların gaflet ve hatta ahmaklığı ile de beslendiğine inanan biri olarak 'Diyarbakır' vurgusundan rahatsızlık duyuyorum. Bir kere Avrupalı bir aydına böyle ilkel bir ayırımcılık ne kadar yakışıyor? Burada Türkiye'nin içinden bir başka devlet ve bir başka başkent doğurma hülyalarından daha evrensel bir ayrımcılık dalaleti var: Niye sadece Diyarbakır da mesela Erzurum veya Rize değil.. Gerçi oralar bile Kürt ırkçılarının haritalarında Türkiye'nin değil ya!!! Yüksek Avrupa değerleri (!) ile bu ayrım nasıl örtüşüyor? Sayıca az olan filanca farklı kültür (?!) çevresinden gelenleri hiç anmayıp sadece daha kalabalık olanlara vurgu yapmak.. Kaldı ki şu 'farklı kültür' terimini herkesçe benimsenecek kullanışlı bir çerçeveye kavuşturmak değil Avrupalı'nın, uzaylının bile idrakini aşar.. Uluslararası dolaşım hakkı kazanmış pek çok başka terim gibi.. Bu alanda AB'nin sağlam bir ölçütü varsa, ona göre, mesela Sünni bir Türkmen'le Sünni bir Kürt, dil dışında hangi kültür farklarıyla birbirlerinden ayrılırlar? Doğum gelenekleri mi farklı, ibadetleri mi, cenaze merasimleri mi; yüzyıllardır kullandıkları çalgı aletleri mi?. Tabii ki Kızıl Danny; 'Diyarbakır vurgusu' yapışında kasıt aramanın en zor olduğu Avrupalı gibi görünür.. Tam tersi olsa bile onu nasıl yargılayabiliriz ki?. Bu ülkenin başbakanı AB yolunu Diyarbakır'dan başlatırsa bıçkın bir Avrupalı'nın böyle konuşmasından doğal ne olabilir? Şüphe yok ki bu ve benzeri tuhaflıklar, haksızlıklar ve hatta insafsızlıklar karşısında Türkiye'nin arayacağı baş sanık bizzat kendisidir: - Ben ne yaptım da böyle oldu; Kürt ile Kürt olmayan arasında uçurum doğdu. Ben kötü tanınırken nasıl oldu da PKK Batı'da böylesine güçlü bir Kürt lobisi yarattı?.. Nasıl oldu da ben genellikle hiçlik duygusuna esir nesiller yetiştirdim?.. Nasıl becerdim de ülkenin yönetim çarkını bile daima kendi kültürüne hor bakan, adam yerine konmak için Batılının iltifatı uğruna kendini inkâr eden 'aferin aptalları' ile doldurdum?
*** Yeşiller'in İstanbul programında Fener Rum Patriği Bartholomeos'un 'Konstantinopol Patriği ve Ekümenik Patrik' olarak tanımlanması ile ilgili soruya Kızıl Danny 'Bilmiyorum, ben yazmadım, yazana sorun' diyor ve en azından ortada bir 'sorun' olduğunu kavrıyor, kabul ediyor. Oysa Türkiye kökenli Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir aynı soru karşısında zırvalıyor: - Bu ifade Patrikhane'nin resmi sitesinden alındı. Türkler olarak bizim Avrupa'da nasıl din özgürlüğümüz var ise Türkiye'deki gayrimüslimlere de aynı hakların tanınması gerekir!! Sizce hangisi Türk'e daha uzak; Danny mi, Özdemir mi? Takma akılla ancak bu kadar Avrupalı olunduğu için Özdemir 'Ekümenik' sıfatını din özgürlüğü ilkesi ile örtüştürebilme dehasına sıçrayabiliyor.. Fakat nereden bilsin ki; Ekümenik Patrik'in Avrupa'daki karşılığı din özgürlüğü değil olsa olsa 'Sembolik ama bağımsız İslami Hilafet Devleti'dir.. Sayın Özdemir nihayet ortalama Avrupalı'dan fazla Avrupalı olmuş 'kökten entegre' bir Türk (!?) örneği! Bu bilinç, onun anavatanını yönetenlerin kaçta kaçında var ki onda olacak?
|