|
|
"Altın günü" out, "Kaynana günü" in!
Komşu kadınlar her gün bir evde toplanıp, "Gelinim Olur musun?" kritiği yapıyorlar...
Nereden mi biliyorum? "Yakından Kumanda"ya gelen telefon, faks ve mektuplardan... Pek çoğu söze şöyle başlıyor: "Biz site sakinleri olarak her sabah toplanıp, bu programı izliyoruz..." İzledikleri program ise Kuşum Aydın ve Özlem Yıldız'ın her sabah Show TV'de sundukları ve evde olup bitenleri tıpkı Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu gibi "oynatıp" değerlendirdikleri "Sabah Yıldızları" programı... Peki bu "Kaynana Günleri"nde neler oluyor? Komşular toplanıyor, "pozisyonlar" hep birlikte izlenip, değerlendiriliyor. Kimi yerlerde gelinler ayrı evde, kaynanalar ise bir başka evde toplanıyorlar. Bazen de her iki grup bir arada "tartışmalı pozisyonları" kritik ediyor. Peki bu "ihtiyaç" nereden kaynaklanıyor? Malum, bu tür programlar yayınlanmadan önce altın günleri, paralı günler ya da konken günleri gözdeydi. Bu özel günlerde kadınların dedikodu gündeminin baş maddesini ise gelinkaynana ilişkileri oluşturuyordu. Ancak bu dedikodular kırgınlıklara, hatta kavgalara neden oluyor, aile ve komşuluk ilişkilerine zarar veriyordu. Oysa şimdi dilediklerince dedikodu yapabiliyorlar. Zira "çekiştirdikleri" insanlar komşuları ya da tanıdıkları değil, çok uzaktaki televizyon kahramanları...
NEDEN ÇOK İZLENİYOR? Ama durum her ne kadar "zararsızmış" gibi görünse de sonuçta gelin ve kaynanalar kendilerini ekranda izledikleri karakterlerle özdeşleştiriyorlar. Yani ortaya bir "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" durumu çıkıyor. Bu nedenle söz konusu program, pek çok evde yan yana duran ateşle barutu tutuşturacak bir "fitil" işlevi görüyor. Peki bu programlar neden bu kadar çok izleniyor? Sorunun yanıtı tek kelime: Merak! İddia ediyorum ki, dünyanın en meraklı milleti bizleriz. Görev icabı pek çok kez yurtdışına gittiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki, basit bir trafik kazasında yolun hem geliş, hem de gidiş istikametinde tıkandığı başka bir ülke daha yok. Ama biz ne yapıyoruz? Ya yavaşlıyor ya da duruyor ve hiç tanımadığımız şoförlerin münakaşalarını "sanki uzaylılar caddeye inmiş gibi" dakikalarca izliyoruz. İşin garip yanı, bu kadar "meraklı" bir millet olmamıza rağmen neredeyse hiçbir önemli bilimsel icadın altında bir Türk'ün imzasının bulunmaması. Ah pardon, unutuyordum, muhtemelen duvara bardak dayayıp, komşuyu dinleme tekniğini biz Türkler bulmuşuzdur!
|