|
|
|
|
|
Taze yumurta bir ay saklanabilir
|
|
İdeal yumurta tavuğun altından alınır alınmaz yenmemeli... Birkaç gün bekletilmeli... Çünkü ilk günler yumurta çok su içerdiği için dört beş gün serin bir ortamda saklandıktan sonra tadı daha da lezzetli oluyor. Kabukları da kesinlikle yıkamamak gerekiyor.
İnsanın aklı bir şeye takılınca, etrafında sürekli o konuyla ilgili kişileri, nesneleri görür. Örneğin asker olmayanlar, yolda yürüyen başka askerlerin varlığının pek farkına varmazlar. Oysa kendimden de biliyorum, askerliğimi yaparken, benim gibileri ufuk çizgisinde olsalar bile hemen fark ederdim. İki haftadır sürdürdüğüm yumurta yazısı için kafam bir süredir yumurta ile ilgili ayrıntılarla meşgul olduğundan, yumurta haberleri hemen gözüme çarpıyor. Örneğin bir Alman gazetesindeki yazı dikkatimi çekti. Avrupa'da yumurta gözden düşmeye başlamış, habere göre. 1980 yılında, kişi başına yılda ortalama 280 yumurta tüketen Avrupalılar, geçtiğimiz yıl sadece 240 yumurta yemişler. Tüketim giderek azalmaktaymış. Nedenlerin başında, son yıllarda Batı'da gündemden düşmeyen "salmonella" skandalları geliyor.
Bizim, dünyadan farklı bir gündemimiz olduğu, gazetelerimiz genellikle sadece bize özel konuları yazdığı için, çoğumuz pek bilmiyoruz dünyada büyük gürültüler koparan bu salmonella denen nesneyi. Zaman zaman "bağırsak enfeksiyonu" diye gündeme gelen, koleradan tifoya kadar geniş bir hastalık yelpazesini içeren esrarengiz hastalıkların bir bölümü, aslında bu bakterilerin marifeti. Uzun süre bekletilmiş etin yanı sıra tavuk çiftliklerinde sağlıksız koşullarda üretilen yumurtalarla da insana bulaşıyor. İşte bu bakteriler yumurtalarda ortaya çıkıp birkaç kişi de hastalanınca, Batılılar yumurtaya uzak durmaya başlamışlar.
ÜSTÜ TEMİZ OLMALI Endişelenmeyin, biz Türküz; bizi bu tür şeyler etkilemez. Biz radyasyonlu çayları içip, hormonlu etleri yeriz ama atalarımızdan aldığımız maddi ve manevi güçle evelallah bize hiçbir şey olmaz. Yoksa salmonella'dan kimsenin kaygı duymayışının ardında başka hangi neden olabilir? Yine de salmonella'dan korunmak isteyenlere tavsiyemiz, üstü çok pis yumurtaları satın almamaları ve yumurtaları, çalıştıkları kabın üzerinde kırmamaları. Yumurtalı kremaları, parfe ve dondurmaları özellikle sıcak mevsimlerde fazla bekletmeden tüketmeleri... Yumurtanın kabuğu gözenekli. Dolayısıyla içine hava, su ve kokular girebiliyor. Bu özelliği nedeniyle, follukta kolay kolay yok edilemeyen salmonella bakterileri içine yerleşebildiği gibi, trüf mantarı gibi güzel kokulu bazı nesnelerle bir arada tutulduğunda, ona hoş bir aroma kazandırmak da mümkün. Buzdolabında, açıkta saklandığındaysa, buradaki çeşitli yiyeceklerin kokuları içine işleyebiliyor. Avrupalılar ne kadar burun bükerlerse büksünler, yumurtasız mutfak düşünülemez.
O, başlı başına bir yemek oluşturduğu gibi, sayısız tatlıların, hamurişlerinin, sosların da vazgeçilmez öğesi. İdeal yumurta, birkaç günlük olmalı, tavuğun altından alınır alınmaz hemen yenmemeli. Zira ilk günlerde yumurta çok fazla su içeriyor ve dört, beş gün serin bir ortamda bekletildiğinde tadı daha iyi oluyor. Taze yumurtayı, sivri ucu alta gelecek şekilde, serin bir ortamda bir ay kadar saklamak mümkün. Ancak kabuğunun yıkanmaması gerek. Aksi halde, çevredeki kokuları hemen içine çekiyor. Kırıldığında, çiğ yumurta sarısı 24 saat, çiğ akı ise 6 ile 12 saat dayanıyor. Dolayısıyla, tiramisu gibi çiğ yumurta içeren tatlıları 24 saat içinde tüketmek gerekiyor. Katı yumurta, kabuğu soyulmamış halde dört gün, kabuğu soyulmuş olarak da iki gün dayanıyor. Ancak kabuğu soyulmuş katı yumurta aromatik bir sirkeye yatırıldığında aylarca saklanabiliyor. Yumurtayı saklama rekoru Çinliler'de. Gerçi Uzakdoğu'da yumurta, Avrupa'daki kadar önemli bir gıda maddesi değil. Hep zenginler için lüks bir yiyecek olarak görülmüş. Yine de mutfaklarında özel bir yumurta spesiyalitesi var. Buna zaman zaman "1000 yıl yumurtası" bazen de "100 yıl yumurtası" deniyor. Ancak ilk bakışta kokmuş yumurta çağrışımı yapan bu ünlü Çin yumurtası, aslında adı kadar eskitilmiş değil. Sadece o kadar yıl insana mutluluk verdiği gerekçesiyle böyle adlandırılmış. Bu yumurtalar birkaç ay pirinç, çay yaprakları, limon, güherçile, kil ve baharattan oluşan bir karışıma gömülüyor. Zamanla kabuğu siyah mermer görünümü alıyor. Katı pişmiş yumurtayı andıran içi de yeşim rengine dönüşüyor. Yiyenlerin anlattıklarına bakılırsa, son derece pahalı bu spesiyalitenin tadı olağanüstüymüş.
Eski Romalı ozan Horatius en iyi yumurtanın nasıl olması gerektiğini şöyle tanımlamış: "En iyi yumurta, uzunca olanı. Zira bunların kabuğu, yuvarlak ve tombul olanlara göre daha beyazdır. Sarısı daha diri ve erkeksidir." Feministler, erkek şovenizmini çağrıştıran bu tanımdan hoşlanmayacaktır. Ancak Avrupalılar, şimdi içindeki civcivin cinsiyetini hesaba katmaksızın, beyaz yerine kahverengi kabuklu yumurtaları tercih ediyor. Bizde de son yıllarda yumurtaların kabuğu kahverengiye dönüştü. Oysa kabuğun rengi, içinin gıda değeriyle ilgili bir şey değil. Sadece psikolojik araştırmalardan, insanların, eti çağrıştıran koyu renkli gıdaları daha besleyici ve güçlü varsaydıkları anlaşılmış. Bu yüzden de beyaz yerine daha çok kahverengi yumurtalar satılıyor.
DÜŞÜK KALORİLİYE DİKKAT Başta da söylediğim gibi, şu sıralar yumurta haberleri hemen gözüme takılıyor. Dikkatimi çeken bir başka haber de Amerika'dan. James Fox adlı bir hekim, bir süre önce kolestrolsüz ve düşük kalorili bir yumurtanın patentini 12 milyon dolara satmış. Ne kadar hoş bir müjde değil mi? Ne yazık ki gerçek yumurta değil Dr. Fox'un buluşu. Yumurta akı, tavuk göğsü parçaları, canola yağı ve bağlayıcı bitkisel maddelerden oluşuyor. Cox'un yumurtası kabuksuz. Küçük plastik kaplarda satılacak. Ama dış görünüşü bir yumurtaya benziyor. Sarısı ve akı bile var. Rafadan pişirmek dışında bu yumurtayla her şey yapılabiliyormuş. Hatta çılbır bile... Yine de tadının, hakikisine ulaşabileceğinden kuşkuluyum. Son bir hafta içinde yumurtayla ilgili okuduğum üçüncü haber ise yumurtanın kolesterolünün, yüksek olmakla birlikte, tehlikeli olmadığına ilişkindi. Bu ne demekse... Nihayet bugün okuduğum bir yazı sanki benim gibilere en doğru yolu gösteriyor gibiydi: "Kolesterol korkusuna gelince" deniyordu yazıda, "Öncelikle bunu abartıp, saplantı haline getirmemek, ardından da bilim dünyasının her gün yeni bir buluşla karşımıza çıktığını unutmamak gerek." Gerçekten de bir hafta içinde bile böylesine birbirinden farklı haberler yayınlanırken, bunlardan hangisinin en doğrusu olduğunu bize kim söyleyebilir? Nitekim hayatı gereksiz kuruntularla tatsızlaştırmamaya, kafamdan yumurtayla ilgili kaygıları silmeye karar verdim. Pazar sabahı siz bu yazıyı okurken, ben büyük olasılıkla kahvaltıda altın sarısı enfes bir peynirli omlet yiyor olacağım. Size de tavsiye ederim!..
Taze yumurtayı sivri ucu alta gelecek şekilde serin bir ortamda bir ay kadar saklamak mümkün
Altın sarısı bir yumurtaya kim hayır diyebilir? Kolesterolü sorun yapmaktansa aşırıya kaçmadan yemekte fayda var
|
|
|
|
|
|
|
|
|