|
|
|
|
Sarayda bir gece
Londra Royal Bale ve Paris Operası'nın en ünlü dansçıları, Fransa-İngiltere ittifakının 100. yılı onuruna özel bir gösteri hazırladı. Paris'te Garnier Sarayı'ndaki bale gösterisi 4 saatlik muhteşem bir rüyaydı.
*** Paris ve Londra Baleleri aynı sahnede
Paris Operası tarihinin en muhteşem gecesini Madam Chirac ve Prens Charles'ın ev sahipliğinde yaşadı. Gösteri dört saatlik bir rüya gibiydi.
Paris Operası'ndan can dostum Emmanuel (ki yakında 'Premier danseur' ünvanını alacağına kesin gözüyle bakılmaktadır ve ilerde başlı başına bir makale konusu olacaktır) gözlerini kocaman açarak şöyle dedi: "Bunu sakın kaçırma! Paris Operası'nın gelmiş geçmiş en güzel gecelerinden biri olacak." Daha davetiye elime geçer geçmez haklı olduğunu anladım. Gümüş rengi kocaman kartonda; Madam Chirac, Başbakan Raffarin ve Galler Prensi'nin, Fransa - İngiltere ittifakının 100'üncü yılı onuruna yapılacak gala gecesine teşriflerimi rica ettikleri yazıyordu. Bu özel gece için Londra Royal Ballet ile Paris Operası'nın en iyi dansçıları ortak bir program hazırlamışlardı. Ve aralarında, son yılların tartışılmaz yıldızı Carlos Acosta ile sırtında kanatlarla doğduğuna inandığım Sylvie Guillem de vardı. Kısacası, dört saatlik bir rüya beni bekliyordu.
HARİKALAR DİYARI Opera Meydanı'nı ve çevresindeki caddeleri kilitleyen güvenlik kordonlarını yararak Garnier Sarayı'na vardık ve kırmızı halılarla kaplanmış olan dış merdivenleri sürekli patlayan flaşlar eşliğinde çıktık. Şıkır şıkır tuvaletler ve siyah smokinlerle gezen Parizyenlerin ve genellikle kuşe kağıtlarda görmeye alışık olduğumuz yıldızların arasından geçerek içeri girdiğimizde muhteşem bir sürprizle karşılandık. Sadece çok özel törenlere katılan Cumhurbaşkanlığı askerleri "Garde Republicaine" 130 yıllık opera binasının görkemli mimarisinin sembolü olan merdivenlere dizilmişlerdi. Kendimi, bir asır öncesine ışınlanmış gibi hissetmenin keyfini sürerken, modada devrim yaptığına inandığım ve hayranı olduğum Yves Saint Laurent'ın yanına oturmak beynimin bir kaç kilo daha endorfin salgılamasına sebep oldu. Sonra gecenin ev sahipleri Madame Chirac ve Prens Charles'ın salona girişiyle ayaklandık ve harikalar diyarına 'icabet ettik'... İlk bölümde "Bale içinde bir bale" olan, Czerny'nin müziği ve Lander'in koreografisi "Etudes"le coştuk. Son yılların önemli isimlerinden Agnes Letestu ve Jose Martinez'in sololarının dışında yetmiş dansçıyı bir arada sahnede görmek gerçek bir festivaldi. Yarım saatlik ilk bölümün ardından, sıra küçük balelerden oluşan ikinci bölüme geldi: Paris Operası'nda "Etoile" (Yıldız), Londra Royal Ballet'de ise "Principal" denilen solistler harika bir program sundular. 1954 yılından bu yana ilk kez Paris Operası'na misafir olan Londra Royal Ballet, bu özel gece için, Frederick Ashton'ın eserlerini seçmişti. Asrın en büyük koreograflarından biri olan Ashton'un, yarattığı 90 ayrı eserle Royal Ballet'de devrim yaptığı söylenir. Gillot, Dupont, Bussell gibi dünyaca ünlü balerinler büyük ustanın koreografileriyle yek vücut oldu ve bizleri Brahms, Prokofiev, Çaykovski, Strauss gibi dahilerin müzikleriyle sarıp sarmaladı. Ardından gelen ikinci arayı kalbimin atışlarını dinlemekle geçirdim diyebilirim. Bejart'ın "Uzaylı" olarak nitelendirdiği, gelmiş geçmiş en büyük yıldızlardan birisini, Sylvie Guillem'i ve çok güçlü bir dansçı olduğunu defalarca okuduğum Nicolas le Riche'i bir arada seyredecektim; hem de Ashton'un 1963'de "Kamel-yalı Kadın"dan esinlenerek, Rudolf Nureyev ve Margot Fonteyn için yarattığı "Marguerite ve Armand" adlı balede. Aynı rolü, sahneye konuluşundan tam kırk yıl sonra yorumlayan Sylvie Guillem; o inanılmaz tekniği, bitmeyen enerjisi ve doğal zerafetinin yanı sıra aşkı, tutkuyu, acıyı haykıran bakışlarıyla dünyanın taptığı bir diva... Hakikaten bu asrın en büyük sanatçılarından biri ve benim kalbimin tartışılmaz prensesi.
Sedef Ecer
|
|
|
|
|
|
|
|
|