| |
|
|
Ambulans rezaleti son bulsun
Onlara "cankurtaran" dendiği o eski zamanlarda durum rahattı. Yol geniş, bol; araç azdı memlekette. Şimdi nüfus da, araba sayısı da arttı. Trafik her yerde sıklaştı. Bu süreçte bir yerde cankurtaranın adı da ambulans oldu. Avrupa görmüşler bilir. Ne zaman ki bir siren sesi duyulur arkalardan sürücüler yol vermek için neredeyse can havliyle sağa sola direksiyon kırar, şerit boşaltır. Kimi yaya kaldırıma, kimi tepeye, çimenlik bölgeye, kuma, kumsala, asfalt kenarısına savurur taşıt aracını. Niyesi belli. Arkadan gelen bir ambulanstır çünkü. İçinde ya ağır bir hasta, ya kanlar içinde bir yaralı yatmakta ve tez zamanda en yakın, en uygun sağlık birimine ulaştırılmalıdır.
Kısadan geçme yarışı Bir de bizim illeri, yöreleri getirin gözünüze. Ambulansa yol vermek şöyle dursun, tam aksine yolunu kesmek istercesine ya hızını düşürür ya da olduğu şeritte çakılır bizim sürücü milleti. İlle de yol verilmiş, ön açılmışsa bu kez ambulansın hemen arkasındaki araç olup onun takipçiliğinde trafiği kolaylamak, keseden kısadan geçme yarışı başlar aramızda. Bir gün ambulansa yol vermeyen taksi şoförüne biraz da kızıp hesap sormuştum: - Niye çekilmiyorsun ki, bak acil durum var belli ki? Adam düzelttiği dikiz aynasından yüzüme bakıp azarladı beni; - Sen yol bilir adamsın; sen deme bari. Bu herifçioğulları gezmeye bile böyle canavar düdüğü çalarak gidiyorlar... Tartışmadım bile. Çünkü önemli olanı söylemişti zaten. Kimbilir nelere tanık olduysa, artık tümüne itimadı kaybolmuştu taksi şoförünün. Ambulansta gerçekten de Azrail'le yarışan bir hasta ya da yaralı olduğunu düşünmüyordu bile.
Kolay yol bulunmuş!.. Manşet haberimizi okudunuz sanırım. Polisten kaçan gizlenen de, konserden sağlam çıkmak isteyen de, işine uçağına yetişmek isteyen de, en kolay en güvenilir yolu bulmuş. Bin ambulansa, açılsın yollar, yok olsun engeller manialar. Üstüne trafikçiler de diğer güvenlik ekipleri de yolunu açmaya yardımcı bile olur iyi niyetle. Peki ne yapacağız? Bu yaman çelişkili durumdan nasıl kurtulacağız? Ambulansın gerçekten de asli görevi gereği mi böyle yaygarayla seyrettiği ya da üfürükten bir gümbürtü mü kopardığını nasıl ayırt edeceğiz? Elbette bir formülü yok bunun. İnsanlar bu kadar duyarsız, ayarsız, vurdumduymaz ve kurnaz(!)sa ne yaparsan yap kesin çözümü yok bunun. Bir trafikçi kontrol için durdursa, içinden gerçekten acil yaralı çıksa sonra o yaralı hastane kapısına vardığında hakkın rahmetine kavuşsa ve doktor; "Polis bizi durdurmasa yaralı ölmeyebilirdi" dese ayıkla pirincin taşını. Ölenin yakını adamı taşa da tutar, küfür yağmuruna da... Mahkemeye de verir, gazetelere de...
Ruhsat alımı zorlaşsın Bari başka bir önlem düşünelim. Ambulans ruhsatı almak peynir zeytin almak kadar kolay olmasın mesela. Sabit noktalarda duran, sağlık merkezleri önüne park yapan ambulanslara ani denetimler yapılsın örneğin.. İçinde her türlü araç gereci tam olan, personeli eğitimli hazır kıta bekleyenler genelde adiliklere pabuç bırakmayacak olanlardır. Ama içi boş, elemanı bir hoş olanlar her nevi usulsüzlüğe dünden hazır durumdadır. Bazen de özel görevlendirilen birkaç sivil ekip peşine düşsün, siren çalarak geçen ambulansın.. Gidip durduğu noktada uzaktan kısa süre izlesin. Baksın bakalım hastaya, yaralıya, olaya mı gelip gidiyorlar, yoksa alakasız işlere mi? Baksınlar bakalım içinden hasta, yaralı, doktor, hemşire mi çıkıyor, yoksa uyanık iş adamı, ya da bir mafya babası mı? Kim bilir belki de korkunç gürültülerle yol isteyip hızla seyreden o araçtan hür teşebbüs Neriman çıkar. Hani o şehirlerarası otobüste yakalanıp serbest kalınca lüks bir minibüste fuhuş yaptıran kadın vardı ya. Kimbilir belki de o mesela Koli Sağlık Merkezi Hızır Acil Ambulansı logosuyla donanmış bir aracı renkli camla bezemiş, içeri perde döşemiş, iki sermaye koymuş müşteriye hizmet vermektedir. Olur mu olur? Burası Türkiye olur böyle!..
|