| |
|
|
Ricardo'nun askerleri
Mehmet Barlas'ın aktardığına göre Türkiye'yi ziyaret eden ilk Şili Cumhurbaşkanı olan Ricardo Lagos şöyle demiş: "Askeri siyasetin dışında tutmanın yolu, politikacıların akılcı zeminlerde uzlaşmaları ve demagoji yapmak yerine, gerektiğinde halka (veya tabanlarına) hayır diyebilmeleridir." (Sabah, 15 Ekim). Tam demokratik rejimlerde ülkeyi siviller yönetir; asker ise yurdu korur. Nokta! Ancak gerçek tarih hiçbir zaman teoriye ya da ilkelere uymaz. Askerin siyasete müdahalesini engellemek ciddi bir meseledir. Bu konuda en önemli çalışmalardan birini, 'medeniyetler çatışması' teziyle ünlenen Samuel Huntington yapmıştı. 'Asker ve Devlet' adlı tuğla gibi kitabında orduyla siviller arasındaki karmaşık ilişkileri ele alır. Ve asker üzerinde sivil hakimiyetin sağlanması için iki yol olduğunu öne sürer:
Objektif kontrol: Askerler politikadan uzaklaştırılır ve en üst düzeyde profesyonelleşmeleri sağlanır. Aynı anda ülke güvenliği konusunda askere geniş takdir hakkı verilir. Bu yaklaşımda siyaset ve askerliğin birbirinden bağımsız iki alan oluşturduğu fikri hâkimdir.
Subjektif kontrol: Bu yaklaşımda askerlik, özerk bir alan değil, siyasetin uzantısı olarak görülür. Siviller güvenlik konularını askerler kadar iyi bilir. Askerler, orduya monte edilen sivil unsurlarca sürekli denetlenir. Ricardo Lagos askerin kışlada kalmasının birinci şartı olarak siyasetçiler arasında bir 'konsensus' oluşması gerektiğini söylüyor. Güzel! Ancak bu 'gerekli ama yetersiz' bir şart değil mi? Çünkü sivili anlatıyor ama askeri anlatmıyor. Soru şu: Bazı subayların 'Biz kışlada oturmaktan sıkıldık' demelerinin önüne nasıl geçeceksin? Objektif biçimde mi, subjektif biçimde mi?
Not 1: Huntington'un kitabı Salyangoz Yayınları'ndan çıktı. Eski ama çok önemli bir eser.
Not 2: Bu konuya meraklıysanız Doğu-Batı dergisinin son sayısında Doç. Zühtü Arslan'ın, 'İdeoloji, Türk Militarizmi ve Post-Militarist Açılımlar' adlı yazısını okuyun. Ben çok yararlandım.
|