Kimlik mızıkacılığı
Türkiye'nin Kopenhag'ta Danimarka'yı avucundan kaçırdığı dakikalarda NTV'de 'azınlıklar' konusundaki Avrupai hikmet ve sırları yakalamaya çalışanlardan biri olarak programdan sonra zihnimde tartışmanın devamını yaşarken 'kimlik' ve kimlik ile bağlantılı tanım, kavram ve terimlerin yetersizliğine fena takıldım. Çok kaypak ve esnek kalıplarla uygarlık ithalatı yaptığımızı düşünüyor, güya tartışmasını yürütüyoruz.. Bir kere bu yetersiz düşünce kalıpları ile beynimiz şüpheden arındırıldı! - AB'nin bütün öneri ve istekleri insanlık adınadır, iyiliğimiz içindir! Ne ürkütücü konfor! AB'nin bütün öneri ve isteklerinin -bırakınız şu veya bu toplumlar için iyi olup olmadığını, bizzat AB'nin merkez ülkeleri için bile hayırlı sonuçlar doğurup doğurmayacağı her özgür zeka için hala soru işareti.. Nerde kaldı başkalarının sadece iyiliğini gözetmeleri! İnsanlık adına bir şeyler yapılacak ise en acil ve temel bilgi şu: AB dahil yeryüzünün hiçbir ülkesinde henüz 'öteki'ler 'beriki'lere eşit değildir! Böyle iken birilerinin başkalarına nizamat vermeye kalkışmasında bir bityeniği aramayanın ya aklından, yahut mesleğinden şüphe edilir! AB'nin göbek taşı Almanya'yı 'ötekinin cehennemi' olarak TEAM dergisinin dün kaydettiğim çalışması ile bir kere daha gördük.. Fransa'nın başörtü paniğini ve ona yönelik uygulamasını izledik.. Gördük ki orada da mesela 'dini farkını veya hassasiyetini korumaya kararlı' olduğu takdirde 'öteki' için cehennem hazırmış.. İsveç'te Sih kökenli otobüs sürücüsünün başındaki 'türban' yüzünden neler çektiği unutulmamıştır.. Maalouf'un işaret ettiği gibi mesela cici demokrasi ülkesi Danimarka'da asli nüfustan gelmeyen birinin başbakanlığa oturması hayal bile edilemez.. Oysa; çok değişik eğilimlerden oluşan bir tümen AB misyoneri aydınımız için Batı'da sanki hiç ama hiç 'öteki' meselesi yoktur.. Kökten liberal, eski İslamcı, eski solcu, kökten 'Kürt kimliği' sözcüsü veya gizli 'Türk karşıtı' türlü eğilimlerden oluşan 'On İki Yıldız' havarileri kendilerine 'şüphe'yi yasaklamışlar. AB'nin tartışmasız samimi bir insanlık ıslahatçısı, evrensel değerler mücahidi olduğuna inanıyor veya öyle görünüyorlar.. Siz AB'nin çarpıklıklarını hatırlatırsanız da 'Canım Türkiye'nin hali daha mı iyi ki onları eleştiriyoruz' diye mugalata yapıyorlar. Gerçi, 'öteki'nin Osmanlı'da sahip bulunduğu bir kısım temel hakların Cumhuriyet boyunca tekrar kazanılması için -AB karşıtı, yandaşı ve şüphecisi ile hepimize yeteri kadar utanç yaşatacak şekilde- Avrupa baskısı maalesef gerekli olmuştur. Ancak bu gerçek, Avrupalı evrensel aydınların dilek ve yorumları ile faydacı siyasi ve iktisadi güç odaklarının emel ve uygulamalarını birbirine karıştırmak için kullanılamaz.. Batı'nın iki adamı var: Biri dünyayı bilim, düşünce ve sanat ile doğal süreçler içinde etkiler; güzellikler yanında bazı bozguncu sapkınlıklar da yayar. Diğeri, birinci adamın geliştirdiği veri ve değerlerin çoğunu kullanarak, sivil toplum örgütlerini gizli servisleri ile yönlendirerek, siyasi ve iktisadi kumpaslar kurarak ülkeleri önce yapay süreçlerle yıpratır; sonrasında doğal süreç görünümünde çağdaş sömürge haline getirir. Tabii ki AB'yi SSCB veya önceki imparatorluklar gibi değil de, gerçekten uluslarüstü bir barış bütünleşmesi olarak görmek isteyen Batı'lı evrensel aydınlar vardır.. Ancak dümen ikinci adamın, siyasetçiyi kuklalaştıran sermayenin elindedir ki, onun eserini de eski Malezya Başbakanı tarif ediyor: -İnsan Hakları emperyalizmi! Aradaki İslamcı aydınların veya 'eski İslamcı' aydınların -ve hükümetin- AB'den beklentilerinin özünde, yobaz laiklik cephesiyle baş edebilme arzusu yatar.. Fakat, mesela başörtüsüne karşı laik yobazlık ile ben de kavgalı olmama rağmen çözümü AB'nin himmetine ısmarlamayı hazmedemiyorum..
*** Hâlâ en temel sosyal sorun; kimlikler üstüne oluşmuş klasik tanımlar, kavramlar, terimler ve yeni yakıştırmaların tamamının her an kötüye kullanılabilir derecede kaypak veya yetersiz oluşudur. Farklı kültürleri yaşatma zorunluluğu ile her vatandaşı sadece insan kimliğinde eşitleyebilmek arasındaki çelişkileri yenebilmek büyük bir ülkü.. Bu ülküyü dünyaya hakim kılabilmek için 'öteki' kavramı temelinde oluşmuş yasal, siyasal, kültürel ve duygusal zemini samimiyetle, irfanla ve aşkla düzeltmek gerek.. Ama bu ülküye ulaşmak, ABD gibi şerrin emrindeki bir güç varken ve yerini 'hakkaniyet' üzere yapılanacak bir irade almadıkça hayal bile değil..
|