Kretschmer'in şaşırdığı nokta
Avrupa Komisyonu Büyükelçisi Hans Jörg Kretschmer, birkaç gündür Elazığ, Tunceli ve Bingöl'de dolaşıyor. Kretschmer ile Milli Eğitim Bakanlığı'yla birlikte yürüttükleri 100 milyon Euro değerindeki Temel Eğitime Destek Programı çerçevesinde Bingöl'de düzenlenen törende karşılaştık. Bölgede, AB İlerleme Raporu'na gösterilen yaklaşımın ne olduğu sorusunu yönelttik. Büyükelçi Kretschmer, bölgeden çok etkilendiğini belirterek konuşmasına başladı. Özellikle de Tunceli'de karşılaştığı tablodan... Tunceli'de akşam cem evine gitmiş ve gösteri düzeyinde cem törenine katılmış. Daha sonra cem evindeki Alevi yurttaşlarla sohbet etmiş. Aktardığına göre, hemen herkes İlerleme Raporu'nda yer alan, "Kürt ve Aleviler azınlıktır" cümlesine tepki koymuş. Bu sitemlerin sadece Aleviler'le sınırlı kalmadığını, Kürt kökenlilerin de benzer tepki koyduğunu belirtti. "Biz asılız, gerçek vatandaşlarız. Siz bizi nasıl azınlık olarak gösterirsiniz..." dediklerini aktardı. Büyükelçi Kretschmer, bunları söyledikten sonra gözlemlerini aktarmaya devam etti: "İlerleme Raporu'ndaki azınlık kelimesine tepki gösteriyorlar. Ancak, Başbakan'ın cem evlerinin ibadet yeri olmadığı yönündeki sözlerine de tepki gösteriyorlar." Kretschmer, azınlık kavramının Türkiye'de yanlış algılandığına inanıyor. Bir yandan, Başbakan'ın sözlerine tepki gösterirken, diğer yandan İlerleme Raporu'ndaki azınlık kelimesinin kabul edilmemesini anlamakta zorlanıyor. Paradoksa dikkat çekiyor. Kretschmer, asıl olanın 17 Aralık'ta AB Zirvesi'nden çıkacak olan sonuç bildirgesi olacağını belirtiyor. Bu aşamada rapora Türkiye içinden de sert tepkiler geldiğini belirtiyoruz. Örneklemede bulunmamızı istediğinde eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın sözlerini anımsatıyoruz. Yılmaz'ın sözlerini gezide bulunması dolayısıyla okuma fırsatı bulamadığını belirterek şöyle diyor: "Herkes eleştirmekte özgürdür..." 17 Aralık Zirvesi'nden müzakerelere başlanması yönünde bir karar çıkacağını, asıl olanın da bu olduğunu vurguluyor. Müzakerelerin Nisan 2005'te başlaması yönündeki beklentiler konusunda konuşmak istemiyor, bir tarih vermekten kaçınıyor. "Ne zaman başlar bilmiyorum. Ama gelecek yıl veya en geç bir sonraki yıl başlayacak" diyor.
Depremin getirdikleri Sohbet sonrası Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Kretschmer ile birlikte Bingöl'ü dolaşıyoruz. Kentte yaralar sarılmaya başlanmış. Gazetemiz SABAH'ın yaptırdığı Çeltiksuyu'nun da arasında yer aldığı Türkiye'nin en modern okulları yapılmış. Ancak, hala bazı zorluklar aşılamamış. Bunun başında da iyi eğitim verecek kadroların tam anlamıyla yetişmemesi geliyor. Bakan Çelik, sohbetimizde birçok kişinin mahrumiyet bölgesi gerekçesiyle gelmekten kaçındığını belirtiyor. "Tayini durdurmak için sahte evlilikler başta olmak üzere, en fazla hile yapılan bakanlık bizimki" diyor. Malezya'daki Devlet Personel Bakanlığı'nın ardından bir milyon memuru ile dünyanın en fazla kamu görevlisine sahip bakanlığın Milli Eğitim olduğunu söylüyor. Yeterlilik belgesi verme yetkisinin bakanlıkta kalması kaydıyla, öğretmenlerin atamalarının yerel yönetimlere devredilmesi gerektiğini vurguluyor. Diyarbakır Valisi Efgan Ala da bu görüşü destekliyor. Vali Ala, kent içindeki okullarda bir sınıfta 70-80 öğrenciyle eğitim verildiğini de söylediğinde Bakan, "En büyük sorunumuz" diyor.
YÖK tartışması Konu dönüp dolaşıp YÖK'e geliyor. Çelik, "Avrupa Birliği de bu YÖK sistemi ile olmaz diyor" deyip ekliyor: "Geçen yıl bir noktada bıraktık. Ama AB de bunu söylediğine göre kalmaması gerekiyor. Hükümetler çözüm üretir. Taraflarla oturup konuşup uzlaşmamız lazım. Başka yolu yok..."
|