Persona non grata
Türkçesi: İstenmeyen kişi!... Erkek ya da dişi Durun hele yazı gelişme kısmına bir gelsin anlatıvereyim bu işi. Yağmur İstanbul'u talan ederken bizler de Amasya'da sessiz sakin, güzel güzel çalışaduruyoruz. Fekat bazen bu sükiçerisinde, boş bir kafadan çıkan 'tınnn' sesi bile bizim ayarımızı bozabiliyor. Anlatıcaam, az bekleyin hele. Bu arada sizler nasılsınız? Sağ ve sâlimsiniz İnşallah. 'Yolcu yolunda gerek' diyerek 'hoş gelen' trenlere binmiş olabilirsiniz (nasıl unuttunuz değil mi? Tabii canım , felaket gündemi çok çabuk değişiyor!) Zemin kattaki evinizde dünyayı gelip geçenlerin ayakkabı modellleri üzerinden takibetmeye mahkedilmiş olabilirsiniz. Ki bu da 'Yağmurun sesi'nin aşka daveti yerine günümüzün Türkiye'sinde size öbür dünyanın kapısını açabilirliği açısından dezavantajlı bir durumdur. Umarım Yüce Allahım ve bilumum alt yapı hizmetlim sizi hâlihazırda bu dünyada tutmaya devam ediyordur. Beni sual edecek olursanız. Onbeş günlüğüne İstanbul'dayım. Gelin beklerim! Bu arada yeri gelmişken SABAH'ta oturmadığımı da belirteyim. Bazınız öyle sanıyorsunuz çünkü. Evimde oturmaktayım. Yazılarımı evden posta güvercini(!) aracılığıylan değerli saz arkadaşlarıma gönderiyorum. Fakat bazen gidip gelme esnasında yazıdaki bir kaç harf düşebiliyor (e düşmesin tabii). Alıngan vatandaş bunu dahi yanlış algılayabiliyor (Allahü minessabirin!). Oysa bir kelimeye gelene kadaar tamamlanmamış ne çok şey var ülkede. Ama olsun; yollarda insanların başlarına neler geliyor, harflerin gelmez mi?! Artık ufaktan mevzuya girelim: 'Şehzadeler şehri Amasya'ya iltihak edip şehrin büyülü atmosferini solumaya başladığımız günlerde'Amasya'nın bardağı' başlıklı bir yazı yazdımdı. Geçen hafta çıkan bu yazıda kaldığımız turistik otelin yeni yapılan havuzuna kadınlar ve erkeklerin birlikte girmesinin adetler açısından uygun oladığı konusunda aldığım bilgiyi herzamanki gırgır üslçerçevesinde canımdan çok sevdiğim okurlarımla paylaşmıştım. Durumdan vazife çıkaran karanlık bir arkadaş 'Vay sen bizim Amasya ilen nassı dalga gecersin. Biz sana bi tanıtırız görürsün gününü' özetli bir telefon konuşmasıylan Fredi'nin kâbusu kılığına girmelere kalktı. Düpedüz tehdit edildim sevgili okur ve kıymetli Amasya halkı. Yaa ...Duy da inanma. Bu durumda başlığa dönecek olur isek 'Persona non grata' ben oluyorum! Yani tehditçi arkadaşımızın istemediği kişi! Oysa bilseniz, aahh bilseniz Amasya'lılarla yediğimiz içtiğimizin ayrı gitmediğini aramızdan sular sızmadığını. Ve benim onları onların bizi ne kadar sevdiğini. Bu 'havuz problemi'ni ben hayal gücümle üretmedim sevgili dostlarım. Yaptığım tüm işlerin gözlem kısmında gözlemlediklerimi oynarım, söylerim ,yazarım. Bunu yaparken şehir ayrımı yapmam. O yazımın bir tek harfinde Amasya ve halkına haksızlık edilmemiştir. Yazdığım her satırın sonuna kadar arkasında olduğumun da bilinmesini isterim. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu bilmediğimi düşüneniniz yoktur inşallah. Ama bu işler böyledir kardeşler. Ön yargının önüne geçmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur derler. Bişey daha derler. Ki burda ( bak altını çiziyorum) lafım saaadece bana bu salak telefonu edene... Sen ne anlatırsan anlat, anlattığın karşındakinin anladığı kadardır... Bak bi daa diyorum alınganlık yapmak yok. Burnunuzun dibindeyim Allahın aşkına. Görüyorsunuz herbiriniz bizler neyiz ne değiliz. Bir delinin attığı taşı kırk akıllı çıkaramazmış. Siz şimdi buna da alınırsınız içinizden BİR TEK kişiye deli dedim diye. Beş parmağın bile beşi bir değil aziz vatandaşım. Haksızlıklar karşısında tavır gösterin. Ama misafirinize yapıldığında da gösterin. Ve lütfen alınganlık etmeyin. Olur mu güzel Amasya'nın güzel insanları. Öptüm hepinizi elma yanaklarınızdan.
|