AB'nin asıl sınavı
Türkiye yakın geçmişinde yaşadığı kanlı dönemin yaralarını hızlı biçimde sarıyor. Son 20 yılda yaşanan olayların ardından bugün gelinen nokta insana gelecek için umut aşılıyor. Meclis kürsüsünden yaka paça indirildikten sonra 12 yıl cezaevinde kalan Leyla Zana'nın Brüksel konuşması bu açıdan değerlendirilmeli. Bu konuşmada toplumun farklı kesimlerini, farklı nedenlerle rahatsız edici unsurlar olabilir. Türk toplumu, varlığını tehdit etmeyen düşüncelerle yaşamayı bu süreçte zaten öğrenecek. Aslında yakın geçmişe bakınca toplumun bunu zaten içselleştirdiğini çok rahat göreceksiniz. Türkiye'de, kimi çevrelerin çabalarına rağmen bile, çatışmaların en yüksek olduğu dönemde bile bir Türk-Kürt gerilimi yaşanmadı. Herkes teröre lanet yağdırdı, şehitlerin arkasından gözyaşı döktü ama Abdullah Öcalan ve ekibiyle bir halkı bir tutmadı. Zana'nın Brüksel konuşmasını bu açıdan değerlendirdiğinizde, en önemli hususlardan biri, 12 yıllık hapishane hayatına rağmen kin ve öfke kusmamasıydı. Konuşmanın en can alıcı noktası ise Zana'nın Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini destekleyen tavrıydı. Türkiye, Avrupa Birliği'ne girebilmek umuduyla Kopenhag Kriterleri'ni hedefleyen bir dizi reforma imza attı. Bu reformlar sayesinde başta Kürtler olmak üzere toplumun daha fazla demokrasi isteyen kesimlerinin üzerindeki baskı ciddi biçimde azaldı. Şimdi Türkiye'nin üyeliğini sorgulayan, hatta karşı çıkan Avrupalı siyasetçilerin soruna bir de bu kesimler açısından bakmaları gerekir. Kürtler'in, Aleviler'in, liberallerin durumu Türkiye müzakerelere başlarsa mı iyiye gidecektir, yoksa bu sürecin kesintiye uğramasıyla mı? Herkes bugün Avrupa Birliği'nin bir barış projesi olduğu fikrinde birleşiyor. Bu, ülkelerin komşularıyla barış içinde yaşamasını olduğu kadar, kendi içinde toplumsal barışı, huzuru bulmasını da içeriyor. Avrupa siyasetçisine sormak gerekir; Avrupa Parlamentosu'nun dün Saharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü ile ödüllendirdiği Leyla Zana'ya "Seni beğeniyor. Çabalarını destekliyoruz ama bizden bu kadar. Sizi içimize alamayız" deme hakkı ve cesaretini kendinizde buluyor musunuz? Zana'ya daha demokratik, daha çağdaş bir Türkiye mücadelesinde destek mi olacaksınız, yoksa önünü kesmek isteyenlere mi kucak açacaksınız? Avrupa Birliği, ciddi bir samimiyet sınavındadır. Bu AB'nin aynı zamanda bugüne kadar özenle desteklediği toplumsal kesimlere karşı bir namus sınavıdır.
|