Yabancı sermaye ikilemi
(Los Angeles) Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) yolunda attığı adımlar ve önümüze ne tür engeller çıkarılacağına dair beklenti ve haberler sanılandan çok daha fazla bir şekilde Türkiye'yi dünya gündemine taşımış görünüyor. Türk vatandaşı kadar, Türkiye-AB ilişkilerine kulak kabartan yabancıların da kafası karışık. İki ucu açık bir ilişkiden nasıl bir izdivaç meydana geleceğini en az bizim kadar birçok ülke vatandaşı da merak ediyor. Bu sebeple AB Türkiye ilişkileri dış dünyada yakından takip ediliyor. Aslında olayın elitlere ve sıradan insanlara akseden iki yüzü var; Türkiye'yi bilen işadamları ve üst düzey yönetici yabancı elitler, konuya medeniyetler arası problemlerden çok parasal detaylarla bakıyorlar. Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizler, işsizlik gibi sıkıntıların AB'ye yük getireceğini belirtiyorlar, ama dinamik bir yapımız olduğunun da altını çiziyorlar. Çok zorlarsanız, kültür farklılığının, İslamiyet Hıristiyanlık ilişkisinin bu ilişkiye etkilerini de yorumluyorlar. Ama iş dünyası ve profesyoneller bunların sorun teşkil etmeyeceğini, fakat başka gerekçeleri olan Fransa gibi ülkeler tarafından kullanılabileceğini belirtiyor. Din ve kültür farklılığı daha çok sıradan halkın gündeminde. ABD'de 4 yıl öncesi gibi değil, insanlar şu Türkiye'yi daha fazla biliyor. Los Angeles'da otelde kahvaltı yaparken, bir restoranda yemek yerken çalışanlarla Türkiye muhabbeti yapabiliyoruz. Son dört yılda yaşananlar Türkiye'nin dünya coğrafyasında nerede olduğuyla birlikte, şiş kebabı, İstanbul'u ve Türkiye'nin AB serüvenini de Amerikalıları'n gündemine taşımış. Ancak, işin garibi bizim Türkiye'de ilgi gösterdiğimiz kadar, ABD'liler kendi seçimleriyle o derece alakalı değil. Fakat, televizyondaki Bush ve Kerry tartışmasının halk üzerinde önemli etkisi olduğunu söylemek mümkün. Ne düşündüğünü sorduğumuz normal vatandaşlar, beyaz ekrandaki iki liderin birbirleriyle olan laf kavgalarını, 'Irak'da ne arıyoruz?' muhabbetini tahlil ederek cevaplandırıyor. Yine ABD'deki tespitlerimize göre Amerika kırsalı diyebileceğimiz kesim Bush'u, şehirliler ve okumuşları Kerry'i destekliyorlar. Dışardan birisi olarak bu gözlemleri edinmemiz zor olmadı. Los Angeles'da bir araba kiralayıp yabancısı olduğunuz kenti dolaşmaya kalkarsanız her türlü toplumsal araştırmayı da yapmış oluyorsunuz. Hesap da arabamızda GPRS var. Gideceğimiz yerine adını yazıyoruz, en kestirme nasıl ulaşacağımıza dair yol güzergâhımızı da alet gösteriyor. Fakat, Türkiye'den gelirken ekibe GPRS özelliği olan bir arkadaşın dahil olduğunu unutmuşuz. Cihaz sağa sap diyor, askerde yön tayinini öğrendiğini söyleyen Ahmet, hayır sola dönmemiz lazım diyor. Bir defa cihaza uyuyorsak, iki defa GPRS Ahmet'e kırılmasın diye onun emirlerini yerine getiriyoruz. Amacımız okyanusa çıkıp Venici Beahc'den görüntüler almak, ama ne mümkün. Bir arabada iki GPRS olunca da Los Angeles kazan biz kepçe durumuna düştük. Böyle bir yol arayışında vatandaşın da nabzını tuttuk. Biz Amerikalılar'a yolu soruyoruz. Onlar bu beşli çete nereli diye merak edip, bize ülkemizi sordular. Gördük ki, yeni komşuları Türkiye'yi her şeyiyle tanımaya başlamışlar.
|