| |
Devrimci Verheugen
Bazılarının, komiser diye küçümsediği ve hatta yargıladığı Verheugen'e ben bayağı sempati duyuyorum. Son derece soğukkanlı ve objektif bir diplomat. Ayrıca kendime göre bambaşka bir sempati sebebim de var. AB Komisyonu'nda çalışan diplomatlar arasında yapılan bir mal varlığı araştırmasında, Verheugen en fakir adam çıktı. Dikili bir ağacı bile yok ama umrunda değil... İşini hakkıyla ve inanarak yapıyor. İşte bu şahıs, en son olarak, benim bu sütunlarda defalarca tekrarladığım bir gerçeğin altını çizdi. Dedi ki: Bir gün Türkiye AB'ye katıldığı için çok sevineceğiz. Peki niye böyle dedi? Avrupa Birliği, Türkiye'yi yuttuğu için mi sevinecekler. Helal olsun bize, eninde sonunda Türkiye'yi asimile ettik, diye mi sevinecekler? Hayır. AB projesi bir asimilasyon yahut sömürgeleştirme projesi değil Böyle bir düşünce sadece, Sevr korkusuyla yatıp Sevr korkusuyla kalkanlar arasında geçerlidir. İşin aslı şu: Türkiye, gelecek yıllarda önemi ve değeri daha da yükselecek bir enerji kaynağına sahip. Bu kaynak insan enerjisi. Avupa hızla yaşlanıyor. İster teknik adam, ustabaşı veya mühendis ister vasıfsız emek olarak alın... Avrupa'da üreten insan yaşlandı. Dünyayı kucaklayan büyük şirketlerde, emek-verimlilik grafiklerine bakıldığında, Avrupa'daki 40-45 yaşındaki personele, Türkiye'de 26-28 yaşındaki genç personel karşılık gelmeye başladı. Avrupa'da enerji verimliliği düşerken, Türkiye'de enerji verimliliği yükseliyor. Avrupalı, iş yorgunu, Türk ise çalışma açlığı çekiyor. Dengelere bu açıdan bakıldığında, ileriyi gören Avrupalılar, gelecekte Türkiye'ye muhtaç olacaklarını biliyorlar... İnsan kaynakları açısından... Şöyle bir örnek düşünün: 1 milyar dolarlık makine parkınız var, donanımınız, birikiminiz, perspektifleriniz her türlü işi yapmaya hazır. Ama personeliniz yok yahut çok kıt!.. Ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey. Türkiye'de emek bolluğu olduğu için, henüz bizim yerli iş dünyası da, emeğin kıymetini ve yetişmiş personelin stratejik değerini anlayabilmiş değil. Ama Avrupa iş dünyası ile yerli piyasa arasında bir emek rekabeti doğduğundan, bunun ne kadar önemli bir kaynak olduğu anlaşılacak. İşte o zaman, hayatlarını çalışarak kazanan insanlar için, AB projesi, emek tekelciliğinin kırıldığı bir dünya yaratacak. İşin, politik stratejilerini, demokratik ve hukuksal getirilerini bir yana bıraksak bile, sadece emeğin özgürlüğü ve hayatın yeniden ve yeniden üretilmesi açısından AB projesi, muhteşem bir gelecek vaat ediyor. Verheugen'in sözünü ettiği şifre işte budur. Yeter ki doğru okunabilsin. Kendilerini emekten yana zannederken AB'ye karşı çıkanların bu şifreyi okumaları mümkün görünmüyor. Ülkemizi bölecekler vaveylası ile Ankara oligarşilerinin ekmeğine yağ sürenlerin göremediği şifre de bu işte... AB'ye, halk adına karşı çıkanların çizgisi, tarihte halk adına halka ne kadar kötülük yapılabileceğine yeni bir örnek oluşturuyor.
|