Barzani'yi ağırlarken
Cemil Çiçek her bayram Kerkük'te kurban kestirirmiş. Hem de yıllardır! Adalet Bakanı gibi gönül bağıyla Kerkük'e yardım yapan, kurban kestiren ya da oradaki köklerini unutmayan binlerce insan var Türkiye'de. Tanınmış türkülerimizden bir bölümü Kerkük ezgileri. Belli bir yaşın üzerindekiler Kerkük'ün bir zamanlar Misak-ı Milli sınırları içinde olduğunu unutmaz. Sokaklarında Türkçe konuşabildiğiniz Kerkük, Türkiye için özel hissiyatı olan bir yer. Ama Irak savaşının üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş olmasına rağmen Ankara'nın Kerkük politikası tam bir açmazda. Dün Kuzey Iraklı lider Mesut Barzani'yi ağırlarken hem Başbakan hem de Dışişleri Bakanı Kerkük konusundaki "hassasiyetlerini" dile getirdi. Fakat "hassasiyet" lafı artık dış politikada "kırmızı çizgiler" gibi Türkiye'nin "etkin" olamadığı durumlarda "şikâyetçi" olma halini ifade ediyor. Açmazın nedenleri ortada... Saddam'ın 1970'lerden beri izlediği "Araplaştırma" politikası sayesinde Kerkük tam bir etnik keşmekeş. Kent Türkmen, Kürt ve Araplardan oluşuyor. Bunlar Şii ve Sünni. Kürtler "Bizim Kudüs'ümüz" dedikleri kente damgalarını vurmak için savaştan bu yana harıl harıl toprak alıyor. Amerikalıların durumu pek umursadığı yok. Bölgedeki Amerikan yönetimi, "zaten güç bela ayaktayız" diyerek Ankara değil, ülke içindeki gruplar ve özellikle de Iraklı Kürtlere yaslanıyor. Son aylarda binlerce Kürt aile Kerkük'e göç etti. Geçen yıl kurulan "Mal Mülk Komisyonu" hâlâ işlev kazanamadı. Ankara ise Kerkük'e yönelik herhangi bir askeri manevranın Avrupa ve ABD'yle "kopuş" anlamına geldiğini bildiği için olayı diplomatik serzenişlerle geçiştirerek "Nasıl olsa zaman içinde haklılığımız ortaya çıkacak" havasında. Buna karşın önümüzdeki aylarda Kerkük'te bir sayım (bugün olacaktı ama iptal edildi), referandum ("Kerkük nasıl idare edilsin?") ve seçimler olacak. Etnik tansiyon had safhada. 'Sünni Üçgeni'ndeki direnişin Kerkük'e sıçraması ihtimal dışı değil. Kriz kapıya geldiğinde halletmek daha zor olabilir. Bu yüzden bir an önce yeni bir Türkmen ve Kerkük stratejisi geliştirilmeli. Ve iki gün sonra Kerkük nedeniyle Brüksel'le bozuşmak istemiyorsak, bu hassasiyet bir an önce Avrupa gündemine de taşınmalı. Bugün gelinen noktada Kerkük demografik olarak bir Türkmen şehri değil; Türk-Kürt-Arap şehri. Buna karşın Kerkük ve Irak'ın kalan bölgelerindeki Türkmenler'in haklarını korumak Türkiye'nin ahlaki ve tarihi görevi. Geçmişte Türkmenler'i korumak adına birçok yanlışlar yapıldı. Önce Iraklı Türkmenler'i sadece Saddam muhalifleri arasındaki "ajanımız" olarak kullandık; sonra Kürtlere karşı "Türkmen kartı" olarak; ve bugün de "Aman siz etnik kimliği boşverin, Türkmen değil Iraklısınız" diyerek olmayan bir merkezi yapının sembolü atadık Türkmenleri. Iraklı Türkmenlerin karmaşık sosyal ve mezhep yapısı (yüzde 40'ı Şii) var. Buna karşın çoğu Kerkük'e gönülden bağlı, Kürtlerin kente yönelik siyasi emellerinden rahatsız.
*** İşte bir teklif: Ankara, geçen hafta Celal Talabani'nin (pek de samimi olmadan) ortaya attığı "Kerkük'e Brüksel modeli olabilir" teklifini ciddiye alıp, "Kerkük özerk bölgesi" yaratmak ve bunun çok-uluslu yönetim yapısını belirlemek amacıyla uluslararası bir konferansa öncülük yapabilir. Daha da önemlisi Kerkük'de Türkmenler'in toprak ve mal almasına imkan verecek fonları yaratmak. Bunda utanıp sıkılacak bir şey yok. İran el altından para akıtıyor Şiilere. Buraya yerleşmek isteyen her Kürt aile için de 1000 dolar ve 50 çimento yardım var. Neden Türkiye de Türkmenlere arka çıkmıyor?
|