| |
|
|
AB mi değişecek, yoksa biz mi?
Sanki Türkiye'de trafik lambalarının rengi çok fazla anlam taşıyormuş gibi, "Rapor yeşil mi, yoksa sarı mı ışık yaktı" diye derin tartışmalar da başladı. Oysa başlaması gereken tartışmanın içeriğinin çok farklı olması gerekiyor artık. - Biz bu idari yapı ve bu anlamsız şüphecilikle, 2012 veya 2015'e kadar, Avrupa Birliği ülkelerinden biriymiş gibi nasıl olacağız? Yapılması gerekenleri 40 yıl erteleyip, son birkaç yılda Anayasa ve yasa değişiklikleri yapmak ve AB'den müzakere için start almak da, göreceli olarak başarıdır. Ama bu müzakere süreci sonunda AB'den "Artık üye olabilirsiniz" onayını almak, birkaç Meclis oylamasından çok öteye bir "Değişim Programı"nı tam olarak gerçekleştirmeyi ve uygulamayı gerektiriyor. "Nasıl olsa Avrupalılar yaşlanıp, genç Türkler'e ihtiyaç duyacak" söyleminden öteye, Avrupa'ya hangi vizyonu sunmayı düşünüyoruz? Avrupa ülkelerindeki değişik toplum kesitlerinin Türkiye'ye karşı tarihten gelen önyargılarını olduğu kadar, bizim toplumumuzdaki Avrupa'ya dönük önyargıları yenmek için, ne tür bir eğitim ve iletişim projemiz var? Bizim bunları tartışıp, "10-12 yıl gibi çok kısa sürede nasıl değişeceğiz" konusunu düşünmemizin zamanıdır şimdi. Aksi halde, "Nasıl olsa biz girene kadar AB dağılır" avuntusu içinde, bozuk düzenimizi bir yüz yıl daha sürdürürüz.
|