Tozlu yolları aştım da geldim
Olayın soğukkanlı ve mesafeli haber diliyle anlatımını şöyle özetleyebiliriz: "Park Grubu'nun Siirt'in Maden Köyü'nde 50 milyon dolarlık yatırımla işleteceği bakır madeni tesisinin açılış törenine katıldım." Peki bu cümle her şeyi anlatıyor mu? Tabii ki hayır! O halde mesafeyi kaldıralım, soğukkanlılığı terk edelim ve kişisel notlarımızı sıralayalım: * Siirt'e bağlı Şirvan ilçesinden Maden Köyü'ne ulaşmak için 14 kilometrelik bozuk yolda araçların kaldırdığı toz bulutu arasında bir buçuk saatlik yolculuk azabından sonra, tabii biraz da şeytanın dürtüklemesiyle beni bir vesvese sardı ve taşranın da taşrası sayılabilecek dağ başında, meraklı köylü bakışları arasında aksi aksi söylenmeye başladım: "Kardeşim git İzmit'te temiz üretimli bir fabrika aç ya da paranı borsaya yatır, ne diye böyle işlere giriyorsun!" * Ama o dağ başında bir gölgelik yer bulup biraz dinlendikten sonra fitne ortadan kalktı, aksiliğim gitti. Başlarına geçirdikleri baretlerle tören alanında heyecanlı bir şekilde bekleyen Maden Köylü işçilerin gözlerindeki ışıltı bana "sosyal sorumluluk" bilinci aşıladı. Böylece bencillikten vazgeçip biraz daha pozitif olmaya ve olumlu düşünmeye başladım. Ne de olsa bin kişi doğrudan, beş bin kişi dolaylı iş sahibi oluyordu. * Olaya olumlu yaklaşmaya başladıktan sonra "Madem 'rezerv', 'grizu', 'baret', 'bakır' gibi sözcükleri rahatlıkla cümle içinde kullanabiliyorum, o halde burada yapılan işlemin mantığını bir çırpıda kavrarım" dedim ve bilmiş bir edayla uzmanlarla sohbet etmeye koyuldum. "Bu dağın altında ne kadar bakır var?" ya da "Bakır nerede kullanılıyor?" gibi kök söktüren acemi sorularından bunalan madenciler, benim gibi biriyle uğraşmak yerine, gözlerini kısıp uzaklara bakarak, "Madencilik dünyanın en karizmatik mesleğidir, madenci her zaman yalnız yaşar" gibi cümlelerle hem konuyu kapatmaya, hem de beni etkilemeye kalkıştılar. * Etkilenmedim desem yalan olur! Güneydoğu'da kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ başında su yok, elektrik yok bir ortam içinde insanın kendini bakır çıkarmaya adaması gerçekten de etkileyici. Ama "gösteri çağı" kültürüyle yoğrulmuş bir zihin dünyasına sahip olduğum için kendi kendime "İyi ama bu karizmatik durumu başkaları nasıl fark edecek?" diye sordum. Aklımda ise şu örnek vardı: Kamera olmasa hangi ünlü, "Ünlüler Çiftliği"nde beş dakika geçirmeye razı olur ki? * Maden Köyü'ndeki dağa ilk kazma, bundan iki bin yıl önce vurulmuş! Yani milattan birkaç yıl sonra. Bu bilgiyi ilk aldığımda "Şakacı madenciler herhalde benimle kafa buluyor" dedim ve kül yutmaz bir yüz ifadesi takındım. Ama bu bilgi Başbakan Tayyip Erdoğan'a da verilince kendime geldim. İlk etapta küçümsediğim dağa, açılan tünele ve yapılan işe daha alıcı bir gözle bakmaya başladım. Ne de olsa burada iki bin yıl önce başlayan bir iş bitiriliyordu. * Tören alanında bir "yabancılaştırma efekti" gibi dolaştığımı fark eden patronumuz Turgay Ciner, "Senin biraz halkın arasına karışmanda fayda var" demesin mi, hemen "Umarım bundan sonra açılışı yapılacak maden ocağı biraz daha Batı'dadır" dedim. Tabii içimden.
|