|
|
Evlilik sudur, iç iç kudur!
Cok şükür Allah yüzümüze güldü. Yani evlenme sezonu kapandı. Bütün yaz kanırdım, evlenen evlenene. Şimdi, "Sana ne milletin bir yastıkta kocamasından" demeyin. Bana! Hem de ne biçim... Çünkü bu sezon en yakın arkadaşlarımdı evlenenler... Bir telaş, bir hazırlık. Misal iki ay Bahar'ın yüzünü göremedim. Yok perde kumaşı seçecek, yok davetiye ne renk olsun tartışmasının tam göbeğinde konuşamaz, yok aile yemeğinde... Üff bitmedi tükenmedi. Şimdi hal böyleyken ucu bana da batıyordu tabii. Bekarlık saltanatıma, özgür kız cumhuriyetime kınama üstüne kınama. Giyinmiş süslenmiş düğünde arz-ı endam etmişim başta anneler ve aile büyükleri... Süzerek ve sırıtarak "Eh artık darısı başına"... Ya beni karıştırmasanıza yaaa. Önceleri "Almiiim alana engel olmiiim" şeklinde asabiyet yapıyordum. Baktım kaçış nanay 'inşallah', 'ah keşkeee' kıvamına kaydım. En azından 'ah canıım, istiyor da olmuyor' havası doğuruyorsunuz. Hafif yollu acıyorlar yani. Böylece temennilerin arkası kesilebiliyor. Tavsiye ederim. Anne - anneanne tayfası başka alem. İki ciddi ilişki (ne demekse), bir gelinlik provası kaçışı peşi ümitlerini yitirdiler. Ama ben bilmez miyim arkamdan gizli gizli konuştuklarını. "Ah şu kızı da baş göz edemedik" yakınmalarını. Oh pes ettirdim işte. Süperim yani. Dün iş çıkışı Nişantaşı'nda taksi bekliyorum. Ana baba günü halt etmiş. Boş taksi geçmediği gibi, önümde de bir kadın dikiliyor. Sıra olayı. Kenarları yırtmaçlı jean etek, üstü beyaz bluz, ayağında bantlı pabuçlar, saçlar en hanımından kahve... Biraz bitkin gibi, elinde paketler biri Migros poşeti. İstikametim Zincirlikuyu, hedef manita. Zaten geç kalmışım, alelacele çıkmışım evden. Şansımı denedim kadın da Levent yolcusuymuş. "Beraber binelim" dedi. Nihayet araç bulduk, atladık. Bavul misali çantasından sigarasını çıkarttı. Kimbilir daha neler var çantada. Bence yok yok. Diş fırçası, deodorant, ilaç, ajanda hatta hatta yedek ayakkabı bile çıkabilir. "İster misiniz?" diye paketi uzattı. "Daha yeni kokulanmışım, dişleri fırçalamışım istemeeem. Sevgilimize güzel kokalım yani" açıklamasıyla reddettim. Onun da evde sekiz yaşında oğlu varmış, evde içemiyormuş. Kıpır kıpır halime dayanamadı "Ay ne güzel yaa, heyecanlısın, biz o duyguları çoktaaan unuttuk..." Otuz sekiz yaşında cidden hoş bir kadın. Durumu kurtarmak gerek. "Öhü öhöö ama siz de çok şanslısınız aileniz var, hem evliliğin yaşattığı duygular da başkadır..." Camdan baktı, gözlerini devirdi, alaycı bir tonda "Yaa huzur, güven, sıradanlık..." İşte tam da korktuğum, kaçtığım bu! Yaşayabildiğim kadar yürek çarpıntısı yaşamak istiyorum. Sıradanlık beni bitirir abicim. Aile, yuva, çocuk üç numara büyük, bambaşka kavramlar. Aslında biri bana "En çok kaçtığın şey, aslında en istediğin şeydir" demişti... Yok canım, tövbe tövbee...
|