|
Çok geç gelen bir film
|
|
Ömer Şerif'li "İbrahim Bey ve Kuran'ın Çiçekleri" gösterimde.
*** Sufi gözüyle Türkiye turu
Ömer Şerif'e 2003 Venedik Festivali'nde Onur Ödülü, Cesar'da ise En İyi Oyuncu Ödülü'nü kazandıran bir film... Üstelik kahramanı 'Türk' ve bir bölümü de Türkiye'de geçiyor. Daha ne olsun?.
1978'den beri film yapan ama ülkemizde ne yazık ki hiç tanımadığımız François Dupeyron'un filmi (hiç olmazsa bundan önce yaptığı ve çok sevdiğim "La Chambre des Officiers- Subay Odası" gösterilse!), birden ön plana çıkan Fransız yazarı Eric-Emmanuel Schmitt'in bizde de yayınlanan romanından uyarlanmış. Schmitt, her biri temelde bir dine adanmış bir üçleme yazmış, bu da İslam'a adanmış olanı...Yazarın Hıristiyanlığa adanmış romanının tiyatro uyarlaması olan "Oscar ve Pembeli Meleği"ni ise Yıldız Kenter'den yakın zamanda izledik. Romanı okuduğumda sempatik ama yüzeysel bulmuştum. 58 sayfalık bir kitap zaten farklı bir izlenim bırakabilir miydi? Sanki yıllar önce okuduğum "Onca Yoksulluk Varken" adlı ünlü Emile Ajar (nam-ı diğer Romain Gary) romanının bir çeşitlemesiydi bu... O romanda egzotik bir Paris dekoru önünde küçük bir Arap çocuğuyla yaşlı bir Yahudi fahişenin öyküsü anlatılır. Bu kitaptaysa tam tersi; küçük Yahudi çocuğu Momo'yla yaşlı Arap bakkalı İbrahim'in öyküsü... Ne var ki 'Arap' zaten mahallenin yakıştırmasıydı. Romanın adında dendiği gibi 'Mösyö İbrahim" açıkça söylemese de Türk'tü, bir Anadolulu idi o... O bunu "Arap değil, Müslümanım" deyişiyle açıklıyordu. İbrahim Bey, 1960'ların Paris'inde, annesi çoktan çekip gitmiş, babası da kendi kaderine doğru (ne yazık ki acı bir kader) koşan genç Moiz- Momo'ya babalık ediyordu sanki... Momo, domuz kumbarasındaki paraları mahallenin fahişelerine harcayıp 'erkek olurken', İbrahim'den de tipik 'sufi' felsefesiyle yüklü hayat ve mistisizm dersleri alıyordu. Sonra 'büyük yolculuk' başlıyordu. İbrahim Bey'in doğduğu denize dönmesi için gerekli yolculuk... Bir arabayla tüm Avrupa'yı katedip İstanbul'a geliyor ve farklı din mabetlerini geziyorlardı. Sonra Anadolu, Mevlana ülkesi, sema törenleri ve İbrahim Bey'in onu anavatanında bekleyen kaderi... "İbrahim Bey ve Kuran'ın Çiçekleri", değindiği temalar ve konusu ölçüsünde 'büyük' bir film değil. Özellikle bizim ülkemiz, kültürümüz ve inançlarımızla ilişkili öğelerde oldukça şematik kalıyor, romanın bu yöndeki güçsüzlüğünü gideremiyor. Ama bu bizim için böyle...
MEVLANA'NIN YOLUNDA Eserin Batı'daki etkileri ise farklı oldu. Roman, örneğin Paris-Match'da "İnsanı alt üst eden bir sadeliğe sahip" ya da Le Point'da "İslam'ın çılgın bir din olduğuna inanan seyirciye bir nasihat gibi" diye karşılanırken, film de oldukça sevildi. Örneğin Washington Post "beklendiği gibi dinle ve düşmanlıkların giderilmesiyle ilgili değil, daha çok sevgi ve aşk üzerine bir film" diye yazmış. Ömer Şerif'in 72 yaşında bu filmle sinemaya dönüşü ve şöhret tazelemesi ise olağanüstü. Bu dinler arası düşmanlık, İslam'dan korku, savaş ve kıyım çağında; Mevlana öğretisini temel alan bu küçük filmin, alçakgönüllü ama önemli bir işlev gördüğü rahatça söylenebilir. İBRAHİM BEY VE KURAN'IN ÇİÇEKLERİ (Monsieur İbrahim et Les Fleurs du Coran) Yönetmen: François Dupeyron Senaryo: Eric-Emmanuel Schmitt ve F. Dupeyron Görüntü: Remy Chevrin Oyuncular: Ömer Şerif, Pierre Boulanger, Gilbert Melki, İsabelle Renauld Fransız filmi.
|