Bir tahtırevanın yıktığı imaja dair
Ali Babacan dendiğinde benim aklıma öncelikle "utangaç gülümseme" gelir. Hani şımarıklığa geçit verilmeyeceğinin bir garantisi gibi duran ve içtenliği konusunda kimsenin kuşku duymadığı o gülümseme var ya, işte ondan söz ediyorum. Ayrıca genç yaşta üstlendiği muazzam sorumluluğa karşın geliştirdiği müthiş "hazımlılık" halinden de etkilenirim. Çünkü bilirim ki ortalık, Ali Babacan'dan daha önemsiz mevkilere geldiği halde "ne oldum delisi" olmaktan kurtulamamış sayısız kifayetsiz muhteris, görgüsüz ve hazımsızla doludur. Böyle bir ortamda Ali Babacan'ın tevazusu, her zaman çok etkileyici olmuştur benim için.
*** Ayrıca.. Yaz aylarında eşiyle birlikte gittiği tatil yöresinde kaldığı otelin faturasını ödemek konusunda gösterdiği hassasiyetten de ve bu hassasiyeti gösterişe dökmeme konusunda gösterdiği özenden de haberim var. Bakanlık binasının bütün ışıklarının söndüğü, sekreterlerin bile evlerine gönderildikleri bir saatte, yani gece yarısı, işinin başında dosyalara gömülmüş bir halde çalıştığına bizzat tanık oldum. Hayatında gösterişe yer vermediğini de biliyorum. Sadece kendi alanıyla ilgilendiğini, ahkam kesmekten hoşlanmadığını, sululuğa asla kapı aralamadığını anımsatmaya bile gerek yok, çünkü iki yıldır gözümüzün önünde. Yapıp ettiklerini, söylediklerini dikkatle izliyoruz.
*** Ama işte olanca doğallığıyla oluşan bu mükemmel imaj, bir sünnet düğününe renk katsın diye düşünülen o dandik tahtırevan, iki palyaço, bir örümcek adam ve o meşum tahta sandıkla birlikte neredeyse sarsılmış durumda. İki yıla yakın bir süredir bütün testleri başarıyla atlatmış genç politikacı, şimdi hepimizin hedefi. Oğlu Kerem'in üzerindeki anlamsız şehzade kıyafetinden, üzerine oturduğu tahtımsı koltuktan yola çıkılarak, geçmişteki bütün olumsuzlukları çağrıştıran sözcükle hüküm veriliyor: Saltanat! Bu saatten sonra artık savunma adına ne dense boş! Törenin şatafattan uzak olduğunu söylemenin bir anlamı kalmadı, çünkü gerçek ne olursa olsun, düğün töreninden yansıtılan kareler ortada! Yapılan yorumların art niyetten kaynaklandığını söylemek de sorunun çözümü değil, çünkü malzeme verilmiş.
*** Ben yazık oldu diyorum. Hem de çok yazık! Hani maçın sonuna kadar yüzlerce olumsuz pozisyondan alnının akıyla çıkmış, 90 dakika top koşturup yorulmuş ve alkışı hak etmiş bir takımın, maçın sonunda bir karambol anında hiç de hak etmediği biçimde gol yediğinde içimiz sızlar ya, şimdi böyle bir duygu içindeyim. Ali Babacan'ın da benzer bir duygu içinde olduğundan eminim.
|