Değerler politikası ve güç politikası
Irak'ta yaşanan cehennem hayatı, adı konulmamış küresel bir savaşın antrenman sahası haline geliyor... Pandoranın kutusu gerçekten açıldı. Kazanan kim belli değil, ama kaybeden Iraklılar ve tüm insani değerler... Bir yandan her türlü değeri ve insani yaşam alanını tahrip eden işgal, öbür yandan vahşetin en ilkel biçimlerini ortaya koyan bir sürü terör faaliyeti. "İşgal", hayatları olduğu kadar zihinleri de alt üst etti. Bir diktatörün iş başından uzaklaştırılması ne kadar doğru bir yaklaşımsa, diktatörü devirmek adına bir halkı cezalandırmak da o kadar yanlış ve kabul edilemez... Demokrasi ve insan hakları vaat edilerek yapılan müdahale, diktatörlük döneminden daha zor koşullara mahkum ediyor halkı. Bu da bütün o geniş coğrafyada işgalin faturasının modern değerlere, demokratik açılımlara ve insan hakları öğretisine kesilmesine yol açıyor. Öte yandan işgale direnmek adına ortaya çıkan vahşi terör eylemlerini, sadece işgale karşı olmasını öne sürerek "direniş" gibi olumlu bir kavramla anmak da ciddi bir "akıl tutulması"dır. Üstelik gerçekten vatanını savunan Iraklıların varlıklarını ve duruşlarını örtbas ettiği için de gayrı ahlaki bir şeydir bu. Bir de bu vahşeti sadece işgalin sonucu gibi görerek, işgal olmasaydı bu vahşetin olmayacağını belirtip, terörist vahşete hafifletici gerekçe bulmaya çalışmak da söz konusu. Buradaki kafa karışıklığı da dramatik boyutlarda. Acımasız işgal ve vahşi terör, hayatlardan önce zihinleri esir almış durumda.
*** Tüm olaylar böylesi ikilemler içinde kalsaydı, insanlık sanata, kültüre, medeniyete ve hiçbir değere sahip olamazdı. İnsanlık adına yeryüzünde anlamlı ne varsa, bunlar güç ve değer arasındaki ilişkinin kurulması sayesinde olmuştur. Güç değerden koptuğu anda veya değer gücün dışında bir seyirci konumuna düşürüldüğü noktada, vahşet ve barbarlık kendini gösterir. Bunun çarpıcı örneklerinden birini Afganistan'da görmüştük. İslam dünyası için gerçek bir kara leke olan Taliban, Buda heykellerini yıkmıştı. Tersi bir örneği de işgali gerçekleştiren ABD askerleri ortaya koymuştu; Bağdat'a giren askerler, Petrol Bakanlığı'nı koruma altına alırken, binlerce yıllık eserleri barındıran Bağdat Müzesi'ni yağmacıların insafına terk etmişti. Değer ve güç birbirinin diğer yüzü olmadığı zaman ortaya çıkan tabloyu bugün görüyoruz. Bu tablo tüm küresel düzenin hakim rengi haline gelmeye başlıyor. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın "kanunsuz savaş" dediği işgal, dünya üzerinde gücün değerleri bir kenara iterek hareket etmesinin çarpıcı bir örneğidir. Diğer yandan değerler adına buna itiraz etmiş olan Avrupa Birliği ise olan biten karşısında "seyirci" olmaktan öte bir etkinlik üretememektedir. "Değerler politikası" ile "güç politikası"nın ayrı bloklarda temsil edilmeye başlanması, dünya için iyi bir durum değildir. Şimdi tüm dünya Irak'taki kuralsız savaşın daha da yaygınlaşması tehlikesi ile karşı karşıyadır. Üstelik her geçen gün insanlığın kazanımı olan değerler daha da geri çekilirken, kuralsızlık mevzi kazanmaktadır.
|