Son ders!
Uzatmadan söyleyelim: Filistin sorunu çözülmüş olsaydı bu belaların hiçbiri gelmeyecekti dünyanın başına. Bu ilk dersti. 11 Eylül'den alınacak. Son dersti de. Ancak... Ne yazık ki... Son dersin önemli çekinceleri de vardır artık: Bu saatten sonra; Filistin sorunu çözülmüş olsa da dünyadaki belaların sonu gelmeyecektir. Çünkü zamanında tedavi edilmemiş bütün "yara"lar gibi, insanlığın bu büyük yarası da kangrene dönüşmüştür. Dönüştürülmüştür. Şimdi, her şeyin sebebi olan asıl hastalıktan neredeyse bağımsız olarak bambaşka yerlerde, hastalıklar türemiştir. Başlangıçta; kendini haklı saydığı zeminler üzerinde harekete geçen "direniş ve eylemler", her şeyin karmakarışık olduğu bir dünyada kendi iddialarını bile kaybetmiş çılgınca ve sadistçe bir teröre ve şiddete dönüşmüştür. Dönüştürülmüştür. Kendi davalarından bile kopmuş, kendi davalarına bile ihanet eden bir teröre. Şiddet; gölgesinde hiçbir davayı barındıramayacak kadar arsız ve utanmazdır artık.
*** En başa dönüp sorumluyu aramaktan vazgeçmeli midir peki? Mazlum Filistin halkına yarım asırdır yapılanlar; eğer ille de bir komplo aramak gerekiyorsa Saddam'ın 1990'da Kuveyt'i işgale kışkırtılması ve kaosun ve -bize göre her şeyin ama her şeyin- başlangıcı; Arabistan yarımadasında ABD varlığı ve son Irak işgali... Küresel adaletsizlik, işgal ve intikam sarmalı! Ölümün kolaylaştığı bir iklimde şiddetten başka ne yeşerirdi ki? Velhasıl... Dersimiz ne kadar zor! Sınav ne yaman ve ne acımasız!
*** Amerikan toplumunun aldığı -ya da alması gereken- dersle bitirelim: Onu da bir başka 11 Eylül mağduru anlatsın. 11 Eylül 1973'te Amerikan destekli bir darbeyle devrilen Salvador Allende'nin -öz be öz- kuzeni İsabel Allende... Kaderin, yıllar sonra göç ettiği ABD'de, Amerikan vatandaşlığına kadar sürükleyip bıraktığı İsabel Allende... Şimdi "sade" bir Amerikan vatandaşı olarak, 11 Eylül öncesi ve sonrası Amerika'ya "hem dışarıdan hem içeriden" bakıyor: "ABD'ye 16 yıl önce geldiğimde eşime söylediğim şeylerden birisi buranın oldukça kibirli ve kendini beğenmiş bir ülke olduğuydu. Bu, burada hiçbir olay yaşanmadığı, herkesin güvende olduğu, sonsuza kadar başarılı olacağımız ve her şeyin daima iyi ve daha iyi olacağına dair çocuksu bir iyimserlik ve kibirdi. Oysa dünyanın geri kalanında yaşanmakta olan hayat bu şekilde değildi. Dolayısıyla,daima kendimi bir yaratık gibi hissediyordum. Ve sonra ilk kez, 11 Eylül 2001'de insanların dünyanın geri kalanında hayatın nasıl olduğunun farkına vardıklarını düşünüyorum. İnsanlara yanlış bilgi veriliyor ya da umursamıyorlar. Çünkü gerçekten neler olup bitiyor bilmiyorlar. Onlara önce barışı öğretmeli... Çünkü biz bir başka ülkeye girebileceğimizi, bir başka ülkeyi işgal edebileceğimizi ve buna hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Ve bunu yapmak için her çeşit bahaneyi uyduruyoruz. 11 Eylül yaşandığında burada insanlar ilk defa şu soruyu sordular: Neden bizden nefret ediyorlar? Bu soruyu daha önce hiç sormamışlardı ve dışarda neler olup bitiyor haberleri yoktu. Amerikalılar için dünya ancak biz bir yerle savaşa girdiğimizde var olmaya başlıyor. Üç hafta var oluyor. Sonra havaya karışıyor, kayboluyor."
*** Bizim buralarda kaybolmuyor işte İsabel. Dün yine o acımasız teröristler bir kamyon şoförünü daha kaçırdılar. Televizyonu açmaya korkuyor çocukları memleketteki evinde... İşte böyle...
|