|
Dünyayı güldürenlerden biri: GROUCHO MARX
|
|
Filmleri Paris perdelerinden hiç eksik olmayan sanatçı için ünlü 1968 olayları sırasında şu slogan atılmıştı, "Bizler Marx'çıyız. Ama Karl değil, Groucho Marx!".
TRT için kuşak sunmaya başladığım 1980'lerin ortalarından beri TRT yönetimine aldırıp göstermeyi çok arzu ettiğim (ama elbette başaramadığım- çünkü TRT'nin başındakiler her şeyi herkesten iyi bilirler) filmlerin başında Marx Kardeşler komedileri gelir. Bizde "Üç Ahbap Çavuşlar" diye bilinen ve Chico, Harpo ve Groucho Marx'ın oluşturduğu o efsanevi üçlü. Kıymeti bilinmemiş kitabım 100 Yılın 150 Oyuncusu'nda onları şöyle sunmuştum: "Sözün bir silah, sessizliğin bir sanat, absürdün kendi başına bir mantık ve yıkıcılığın bir ince meslek olduğunu onlardan öğrendi herkes. Ve öğrenmeye de devam edecek." Elbette bunlar evrensel düzeyde edilmiş sözlerdi. Çünkü Marx Kardeşler'in filmleri, dünya sinemasının eskimez hazineleri arasındadır, yıllar yılı tüm dünyanın TV'lerinde sürekli gösterildiği gibi, büyük başkentlerin sanat sinemalarında da hep karşınıza çıkar. Biz hariç... Türkiye, vaktiyle onları Ferdi Tayfur'un seslendirmesiyle çok sevip bağrına basmış ama onların yeni kuşaklara tanıtılması tümüyle ihmal edilmiştir. Ne yazık!... Oysa onların komedi anlayışı, lufok, absürd gibi etiketlerle anılsa da, temelde güldürme sanatının özüdür ve onları bilmeden günümüzün, diyelim ki Mel Brooks, ZAZ ekolü, Jim Carrey veya "Korkunç Bir Film" serisi gibi sanatçı ve yapıtlarını iyi değerlendirme imkanı yoktur. Aslında beş kardeşti onlar. Ve işe dörtlü olarak başladılar. Ama birinin kısa sürede ayrılmasıyla üçe indiler. Önce sahneyi, sonra sinemayı fethettiler. Ve 1929'dan 1957'ye kadar yaptıkları 14 filmle, insanlığa paha biçilmez bir armağan bıraktılar. İtalyan şivesiyle daha çok ABD'deki azınlıkların sözcüsü olan Chico, kumarbaz, hilebaz ve küfürbaz bir kimliğe sahip, son derece çıkarcı bir servet avcısıdır. Kıvırcık sarı saçlı Harpo dilsizdir: Harp çalar, kızların peşinde koşar (ama onları yanak veya dudakları yerine bacaklarından öpmek gibi garip bir huyu vardır!), ceplerinde hep garip aletler taşır. Groucho Marx ise grubun beynidir: Purosu ağzından hemen hiç düşmeyen bir espri makinasıdır o... Keskin, kırıcı, yıkıcı, hatta tahrip edici bir mizahın sözcüsüdür. Çok ünlü bir kulübe üye olmak için başvurur, kabul edilir... Ve o şöyle der: "Beni bile üye kabul eden kulübünüze girmek için hiçbir arzu duymuyorum!" Groucho gurubun en ünlü üyesi oldu ve bizde Arşak Palabıkyan diye tanındı. Ünlü seslendirmeci Ferdi Tayfur'un ona verdiği Ermeni aksanlı konuşma ise kimbilir kaç kuşağı gülmekten kırdı geçirdi.
ARŞAK O YIL CANNES'DAYDI Chico 1961'de, Harpo 1964'de öldü. En küçükleri olan Groucho ise 1977'ye dek yaşadı ve tek başına da beş filmde, ayrıca bir TV dizisinde oynadı. Ve kader beni bir kez Cannes'da onunla karşılaştırdı. Yıl 1972 idi. İkinci kez Cannes'daydım. Festival Groucho Marx'a bir "Yaşam Boyu Başarı Ödülü" verecekti. Sanatçının 82. yaş günü de o yıl Cannes'da kutlanacaktı. O yıl Groucho'nun orada gördüğü ilgiyi anlatamam. Şöyle yazmıştım: "Niçin bu yıl 82 yaşında yorgun, bitik bir ihtiyarın en ünlü yıldızlardan bile daha çok alkış aldığını anlatmak zor. Mack Sennett, Chaplin, Laurel-Hardy, Harold Lloyd, Buster Keaton gibi ölümsüz ustalarla başlayan bir geleneğin devamı olan Marx Kardeşler'in hayatta kalan son üyesi Groucho, Amerikan komedisinin altın çağının da Chaplin dışında hayatta olan tek sanatçısı. Ona gösterilen saygı, aynı zamanda komedinin bu artık kaybolmuş altın çağına da gösterilmiş oluyor." Biraz önce ünlü filmleri "Operada Bir Gece"yi izlemiş kalabalık, bu ağır ağır hareket eden gözlüklü ve bereli yaşlı adamı çılgıncasına alkışlamıştı. Filmleri Paris perdelerinden hiç eksik olmayan sanatçı için, ünlü 1968 olayları sırasında şu slogan atılmış değil miydi? "Bizler Marx'çıyız. Ama Karl değil, Groucho Marx!"... Aynı deyim o yıllarda Amerikan üniversitelerinde de gözdeymiş. Yugoslavlar ise bunu şöyle değiştirmiş: "Bizim ülkede herkes Marx'çıdır. Ama yarısı Karl, öbür yarısı Groucho Marx'çı!"... O toplantıdaki kimi soru-cevaplar ise şöyleydi:
* "Sinemayı niye bıraktınız? Yeterince para kazanmıştım.
* Şimdiki komedileri seyrediyor musunuz? Komedi artık öldü. Yapılanlar ucuzluktan başka şey değil. Jerry Lewis gibi örneğin.
* Sizi en çok ne güldürüyor? Sizin bu saçma sorularınız!
* Gençler niye adınızı ağızlarından düşürmüyorlar? Bende kurulu düzene karşı, anarşist bir tavır buldukları için olmalı. Savaşa, sömürüye, zenginlerin bencilliğine, kısacası onların karşı olduğu hemen her şeye ben de alay yoluyla karşı çıkmıştım.
* Sekreteriniz çok güzel. Hep güzel kadınlarla dolaşırsınız zaten... Güzel kadınların faydası çoktur. Kıskanmayın, sizde de güzel kadınlar var.
* Kadın haklarına ne dersiniz? Kadınlar erkeklerle aynı hakları mı istiyorlar? Çok basit: Onları da savaşa gönderin bakalım!"...
* Genç sinemacılara öğütleriniz? Çalışın, ne iş bulursanız yapın. Marangozluk bile... İsa da marangozdu, sonra başına neler geldi... Siz de işe başlayın, gerisi gelecektir." İşte unutulmaz bir komedi dahisinden ve 30 yıl öncesinden gelen birkaç espri, birkaç şaka. Groucho bu olaydan beş yıl sonra öldü. Ama 20'ye yakın filmi hep belleklerde olacak. Meraklılarına, www.amazon.com'dan onun en ünlü tam 7 filminden oluşan bir kutunun sadece 45 dolara ısmarlandığını belirtmiş olayım.
|