İtalyan Gözüyle Türkiye
Her koşula çözüm bulan ve bir o kadar da ısrarcı insanımız İtalyanlar'ın heyecanını bozamadı
Türk gözüyle İtalya'yı yazarken bu kez de İtalyan gözü ile Türkiye'yi yazma fırsatı çıktı. Türkiye'yi biraz iş biraz da turizm nedeniyle ziyaret eden İtalyanlar'la birlikte geçen 4 günlük seyahat ilginç izlenimlere de yol açtı. Türkiye'yi, İstanbul'u hiç görmemiş 40 ve 50 yaşlarında 3 kültürlü, önyargısız İtalyan'ın gözlemleri. THY ile yapılan yolculuğun en hoş yanı İstanbul'a iniş. Tabii bu inişin önemli bir nedeni de Türk pilotları. Benim değişik havayolları ile tecrübelerimden Türk pilotlarını "yumuşak iniş ustaları" diye tanımlamam yanlış olmaz. O havayla yer arasında kısalan mesafede sizi fazla yalpalamadan ve hatta tekerleklerin ne zaman yere değdiğini çaktırmadan indiriverirler. THY pilotlarının becerisi konusunda pekçoğunun ordudan emekli ya da ayrılma jet pilotları olduğu şeklinde bir açıklama hatırlıyorum. Doğru mu bilmiyorum? İstanbul'un yabancıları hipnotize eden güzellikleri hakkında bir şey yazmaya gerek yok. Havaalanının Roma Havaalanı'ndan çok daha düzenli ve ferah atmosferi de bir avantaj. Hizmet anlayışında Türkler'in geleneksel misafirperverlikden de kaynaklanan bir içgüdü ile Avrupalılar'ın önünde olduğu bir gerçek. İtalyan dostların ilk ziyaret ettiği yerlerden biri olan "moschea blu" Sultanahmet Camii'nin şu ayak kokusundan kurtarılması iyi olur. İnsanları huşu içinde çıkması gereken bu görkemli kutsal mekandan burunlarını ayak kokularına tıkayarak bir an önce çıksam çabasıyla kaçmaları hoş değil.
MANTIYA BAYILDILAR En çok eğlendiğim sahne de makarna ve yoğurdu asla birbirine katmayan İtalyanlar'ın mantıyı bayılarak yemeleri. Ankara, İstanbul'un yanında sönük kalabilir kuşkusu uyandırsa da İtalyanlar'ın ilk izlenimleri hiç de olumsuz değil. Yaşaması kolay bir şehir, iki günlük ziyaretlerde yabancılara sunabileceği atraksiyonlar da var. Anıtkabir'de yaklaşık 2 yıl önce düzenlenen Sakarya, Çanakkale gibi savaşların büyük duvar panoları, mankenler, kostümler, ses efektleri ile temsili çok etkileyici. Bu savaş meydanlarında gezerken barut kokusu da sizi savaş atmosferine sokuyor. Amerika'da Philadelphia şehrindeki Independance (Bağımsızlık savaşı) müzelerinde de bu tip canlandırmalar vardı. Anadolu Medeniyetleri Müzesi de bir öğleden sonrasını doldurdu. Türkiye'de genelleştirmek gerekmese de iki davranış biçimi dikkatlerini çekiyor. Birincisi benim "yaratıcı çözüm" dediğim zor koşullar altında yaşayıp sürekli çözüm üretmek zorunda kalan insanların geliştirdiği bir yeti. Türk halkında bu artık refleks haline gelmiş vaziyette. Ankara Kalesi'nde biraz müzik dinleyip rahatlayan dostların çıkışta taksi bulamayınca iki garsonun anında taksi şoförü oluvermeleri bunun örneklerinden biri. Diğer davranış biçimi de ısrarcılık. Karşınızdakinin hazetmediğini anla(ma)sa da sorularla, önerilerle ısrara devam. Ankara'da Hilton'da geçen iki gün boyunca otel içinde dikkat çeken onlarca Amerikalı ve Türk güvenlik görevlisine rağmen otelden ayrıldıktan bir gün sonraki bomba olayı karşısında dostlarımız "otele giriş herkes için çok kolaydı" demekten kendilerini alamadılar. Çoğu zaman bizim de pratik olması açısından kullandığımız alt giriş kapısında ise hiçbir güvenlik görevlisi de görmedik. Yani elinizi kolunuzu sallayıp girmek sorun değildi. Bombanın gözlerden uzak bu bölgeye yakın konuçlandırılması da pek şaşırtıcı gelmedi. İtalyan dostlar bu kısa Türkiye gezisinden geriye yine de büyük heyecanla döndüler. Şimdi yeniden İstanbul, Kapadokya planları yapıyorlar.
|