 |  |
Pisliğe bulaşmak
TCK'ya yeniden "suç" olarak sokulmak istenen "zina" hararetle tartışılıyor ama yine en "tartışılmayacak" tarafından tartışılıyor. Politikacıların gayretlerini "oy avcılığı" gibi görmek yüzeysel olur. Bu memlekette, "zinayı suç haline getirdi diye bir partiye oy verecek" seçmen sayısı yüzde kaçtır? Hayır... Politikacılar oy için değil, esas olarak muhafazakar ve geri kafalı oldukları için böyle davranıyorlar. Cesur değiller... Çünkü sosyolojik ve felsefi anlamda memleketin önünü açmaya cesaret edemiyorlar. Hikaye bu!.. Gelelim meselenin özüne: "Zina"nın bir suç olarak algılanması ve bu şekilde sunulması, bireyler üzerindeki toplumsal baskıların "kurumlaştırılması"ndan başka bir şey değildir. Kimi tabuların "post modern" dizayn altında yürütülmesidir. İnsan, "birey" olmaktan alabildiğince uzaklaştırılacak, özge ve doğal olan ne varsa yok edilecek, herkes belirli bir "model"in veya kalıbın içinde, ruhsuz, tensiz, arzusuz ve bilinçsiz bir makineye dönüşecektir. Tüketimin köleleştirdiği insanlar, tenleri ve arzuları bakımından da köleleşeceklerdir. Toplum, (Bu çoğu zaman devlettir, bazen cemiyet, bazen aile, bazen iş yeri, bazen akrabaü taallukattır) bilmeden, kendisine nasıl ve niçin empoze edildiğini de düşünmeden kural ve kaideler dayatır. Bireyin robot gibi davranması beklenir veya istenir. Bunun en etkili yöntemi de, insanlara sürekli "doğru"ları söylemektir. Doğru bazen bu, bazen şu, bazen odur. Ama daima ve her ortamda bir "doğru" vazedilir. "Doğru"nun izafiliği düşünülmez. Her doğru ile bireyin ruhundan bir parça daha kopartılır. İnsan, insanlığından uzaklaştırılır. Dönüp, "Bunun doğru olduğundan emin misin?" diye sorduğunuzda, karşı taraf afallar. Cevap veremez. Çünkü ona da o şekilde öğretilmiştir. Aslında "doğru"yu söyleyen de masumdur. Ama bu masumiyet, başka insanlar üzerinde kurulan engizisyonu mazur göstermez. Benim temel perspektifim şu: Bir insana, "kanun" yoluyla bile olsa "Zina yaparsan suç sayarım ve seni mahkum ederim" demek, o insana hakarettir. Bu demek, "Senin sevginin, aşkının, merhametinin, bağlılığının ve mertliğinin bekçisi benim" demektir çünkü... Bu da, bireyi yoketmek ve yok saymaktır. Farzedelim ki genel kabul, bir insanın "zina" yapması "ahlaksızlıktır." Peki, insanın "korktuğu ve sindirildiği" için zinadan uzak durması "ahlaklılık" mıdır? Bireysel iradesi, doğal eğilim ve arzuları, kendini ortaya koyuş ve tanımlama biçimleri "iğdiş edilmiş" insanlar topluluğu yaratmak işte böyle oluyor. Mahkum olmaktan korktuğu için "zina yapmayan" insanlar topluluğu olmayı kabul etmek aşağılayıcı bir durumdur. Ama ceza getirmeyeceği halde zina yapmamak onur vericidir. Erkek veya kadın farketmez: İki kişi düşünün. Biri, "Korktuğum için zina yapmıyorum" desin... Diğeri ise "Aileme değer verdiğim için yapmıyorum" desin... Hangisi daha değerli? Bana göre, "suç olmadığı" halde temiz kalabilmek değerlidir. Korkudan temiz kalmak maharet veya meziyet değildir. Pisliğe bulaşıp bulaşmamayı insanların iradesine bırakmak gerek.
|