Ayrımcı kaza!
6 orman görevlisi ve işçisi, alevlerin ortasına atılıp cayır cayır yanınca (yakılınca) slogan bulamadık. Öyle ya, ormanları, ağaçları korumak üstüne, ilkokul kitaplarından yol kenarındaki tabelalara kadar ciddi bir külliyat mevcuttu. Önceki gün, " Gülerek yaktığın ormanı, gözyaşlarınla söndüremezsin" tabelasını okumuştum. 6 ormancının ailesi de, çocukları da, " yangın"ı gözyaşlarıyla söndüremeyecek. " Alevlerin içine atarak yaktığın ormancıyı gözyaşlarınla döndüremezsin" mi denecek? Bir gün, belki, muhtemelen, mutlaka, yanan ağaçların yerine yenileri dikilmiş, yeni alevlere kadar, serpilip yükselmiş olacaklar. Ancak, ölenlerin, kolayca ölümü gönderilenlerin yerine yenileri ancak " görevli" olarak dikilecek. Onlar başka ailelerin çocukları, başka çocukların babaları olacak. " Açık kadrolar" doldurulacak, ama " evlat açığı, baba açığı" , yakınlarının yüreğinde alev alev kalacak. Trafik kazalarını, fazla çözüm üretemeden de olsa, epeyce konuşuyoruz. Yıllarca hiç umursanmayan demiryolu, üst üste kazalarla kendini konuşturdu. Deprem, genel bir korku, yine fazla bir şey yapmadan, konuşuluyor. Ama bir şey var ki, taksit taksit, çoğu zaman sessiz sessiz, genellikle tek tek can aldığı için, neredeyse hiç konuşulmuyor. Bir nedeni de şu: Politikacının, akademisyenin, işadamının, üst düzey medya mensubunun başına trafik kazası, tren kazası, uçak kazası, deprem felaketi gelebilir. Mümkündür. Ama, " iş yaptıkları" halde, " iş" le haşır neşir oldukları halde, bu en çok konuşma imkanına ve kanalına sahip kesimlerin başına " iş kazası" gelme ihtimali neredeyse sıfırdır. "İş kazası" , bazen kendi cehaleti, dalgınlığı, tedbirsizliği yüzünden olsa bile, genellikle, yeterli güvenliği olmayan, yeterince riskli işlerde ve mekanlarda, hızlı ve acele iş-az masraf-yüksek kâr-yetersiz eğitim-fazla mesai zincirinde "çalıştırılan işçi" nin başına gelir. "İş kazası" daha çok " işçi" sıfatını hak eder. Ciddi sınıf ayrımı yapan tek kaza türüdür. " Kaza" tabii ki " iş yeri" nde, " iş halinde" olduğu için " iş kazası" dır ama, " işin sahibi" , patronu, müdürü, özel-devlet, pek " iş kazası" na maruz kalmaz. "İş kazası" nın cezası, işçinin ölümü, sakat kalması, işgücünden olmasıdır. İşveren, o da sigortalı çalıştırıyorsa, işçiyi kazaya, ezaya karşı sosyal sigortalar. Kendini de, işçinin ölümüne, tazminatına, cezalara karşı özel sigortalar.
*** SSK, sigortalayan işyerlerinde " sigortalı kaza" da ölen işçi çetelesini tutar: Son 10 yılda, tam 10 bin 84 ölüm. 6 ormancı, geçen gün Eskişehir'de çöken " kek" fabrikası inşaatında ölen 4 işçi dahil değil elbette. Esas dahil olmayanlar,sigortasız, bildirimsiz, habersiz, delilsiz, istatistiksiz ölen, ölüme itilen işçiler, amelelerdir. Salt istatistikle bile, Türkiye " Dünya üçüncüsü" dür, " bronz madalyalı" dır yani; Hindistan'dır; biraz inmiş olsa da, 100 bin işçide 15 ölümle Avrupa ortalamasının üç katı "öldüren" ülkedir. Ormanı severken, ne bileyim, afiyetle kek yerken, belki aklınıza bunlar da gelir. Yoksa, korkmayın, çoğumuz, çoğunuz, " iş kazası" nda asla ölmez. 70 milyonluk ülkede, yılda alt tarafı 1000 kişi! Ama Çin işi, ama Türk işi!
|