| |
|
|
"Keşke Pelit babamın olsaydı!.."
Türk tiyatrosunun rahmetli ustası Vasfi Rıza Zobu, sahnede hepimizi güldürürdü. Dost sohbetlerinde ise, Burhan Felek, Bedia Muvahhit, Necmi Rıza Ahıskan'dan oluşan yakın arkadaş grubu ile beraberse, içinizden hep "Ah bu gece hiç bitmese" diye geçirdiğiniz bir beyinsel lezzet ve zeka ziyafetini yaşardınız. Baba evimden benim anılarıma aktarılan dostlukların önemli bölümünü bu isimler ve Vasfi Rıza Zobu'nun doğaçlama nükteleri de oluşturuyor. Bir gün eşi olan hanımefendiye sormuştuk: - Vasfi Rıza Bey, evde de hep böyle güldürür mü sizi? - Hayır, Vasfi Bey evde hep dram oynar, diye cevaplamıştı sorumuzu Rukiye Zobu. Bir gün Vasfi Bey, eşi Rukiye Hanım ile deniz kenarında baş başa oturmuşlar, ayın on dördü mehtabının sulardaki yansımasından oluşan gümüş serviyi seyrediyorlarmış. Rukiye Hanım, eşinin elini tutmuş.. - Ne olur, bana tatlı bir şey söyle, demiş. Vasfi Rıza ters ters bakmış Rukiye Hanım'ın yüzüne.. - Baklava, demiş. Geçen gün, eski ve vefalı dost Mehmet Çetinalp'le birlikte, Bahçeşehir'de Selahattin Ayan'ı ziyaret ettik. Selahattin Ayan'ı tanımayabilirsiniz. Onun yerine "Pelit'i Pelit yapan kişi" desek, ağzınızda çikolata, pasta gibi tatlıların lezzeti çağrışım yoluyla hemen oluşur. Pelit'in tesislerini gezerken, Vasfi Rıza Zobu'yu hatırladım. O da bugünkü Pelit'i ve benim gördüklerimi görseydi, "Tatlı" denilince herhalde baklavadan önce çikolata gelirdi aklına. Sanki, bir yüksek teknolojili laboratuvarda geziyormuş gibi hissettim kendimi Pelit'in üretim merkezinde gezerken. Merkezi bir bilgisayarın ekranından, kakaonun el değmeden toz haline getirilmesini, süt tozu ve şekerle karıştırılmasını, tablet haline gelişine kadar olan süreçteki serüvenini izliyorsunuz. Ortalık mis gibi çikolata kokuyor. Günde 70 tonluk bir kapasite söz konusu. Sade Pelit mağazalarındaki ürünler için değil, ünlü dondurma ve bisküvi markaları için de, Pelit tesislerinde çikolata üretiliyor. Önemli olan çikolatada kakao yağı kullanılmasıymış. Çünkü kakao yağı yerine bitkisel yağlar kullanılırsa, bu ancak 40 de- recede erirmiş. Yani vücut ısısında erimez ve damarlarınızı tıkayıcı etkiler yaparmış. Pelit tesislerinde, düğün pastalarının, normal pastaların, o tadına doyulmaz eklerlerin, milföylerin yapıldığı bölümleri de gezdik. Tabii gezerken, hepsinin tadına da baktık. Okullardan, grup halinde gelen çocuklar, izlenimlerini kolajlamışlar. Bunlardan birinde, Leventli bir çocuğun "Keşke Pelit babamın olsaydı" diye duygularını seslendirdiğini gördüm. Şimdi gözümde "Çikolata" denilince hep Pelit tesisleri canlanıyor. O gün de hiç ayrılmak istemedim açıkçası. Vasfi Rıza Zobu'nun evine akşam davetli olan konuklardan biri ona, "Siz genellikle akşamları ne zaman yatarsınız" diye sormuş. Vasfi Rıza da "Ben genellikle misafirler gittiği zaman yatarım" diye cevap vermiş. Ben de Çetinalp'e "Selahattin Ayan herhalde misafirleri gittikten sonra çalışır" dedim. Veda ve teşekkür edip kalktık. Eve gelince de, hediye çikolataları yedim. Hepinize tatlı bir pazar günü diliyorum sevgili okurlarım. Ayrıca bir Antepli olarak baklavayı unuttuğumu sanmanızı da hiç istemiyorum.
|