Hümanizmin kaderi
Her insan özgür doğar.. Bu ilke, ideolojiler, dinler, gelenekler, hukuk ve medeniyetler tarafından genel kabul görür. İnsanın kendi ırkı ya da dini adına insanlığın diğer unsurlarını dışlamaması esastır. Özgür doğan ve özgürlüğün değerini bilen, başkalarının özgürlüğüne ve iyi hayat sürme hakkına da sahip çıkar.. Engizisyonlar, soykırımlar ve katliamlar, insanlık ailesi içindeki bir parçanın, geri kalanlardan kendini "daha insan" görmesinin neticesinde ortaya çıktı. Bunun aşılması ve "tüm insanlık ailesinin ortak bir değer kabul edilmesi" çok zaman aldı. Din ya da ırk adına oluşturulan "hayali cemaatler"in insanlığın genel yararlarının önüne geçmesinin bedeli ağır ödendi. Büyük felsefi tartışmalar, mücadeleler ve emekten sonra, insanlık kendi değerinin "bölünemez" olduğunu kabul etti. Böylece şu ya da bu "fanatizm"e karşı "hümanizm" galip geldi.
*** Hümanizmin galibiyeti, insan olma bilinci açısından önemli bir dönüm noktasıdır. En azından prensipte, insan olmaktan kaynaklanan değerin hiçbir sebeple hafifletilemeyeceği, eksiltilemeyeceği ve zayıflatılamayacağı belirlenmiştir. Fakat bugün gelinen noktada bu prensibin varlığının neye yaradığını sorgulamak zorundayız. İnsan olma bilinci konusunda en gelişmiş noktada insanlık.. İnsan hakları evrensel bir değer. Hukuk devletinin yüceliğini kimse tartışmıyor. Özgürlüklerin korunması yönünde ciddi stratejiler geliştirildi. Fakat insanlığın günlük hayatı çok ciddi acılarla dolu. Yoksulluk başta olmak üzere, insanlığı tehdit eden çok ciddi riskler var. Üstelik, yoksullukla, iç savaşlarla ve diğer felaketlerle baş başa bırakılan insanoğlu, geçmişteki gibi kendini aşan doğa güçleri yüzünden değil, bizzat kendi eliyle ürettiği sistemler yüzünden bu tehlikelerle karşı karşıya kalıyor.
*** Bu noktada hümanizm insanlığın başındaki felaketler karşısında "seyirci" olmaktan öte seçenek sunamıyor. Ya da hümanizm bu konuma "indirgeniyor." Yeryüzü, eskisi gibi katliamların yüceltildiğine çok fazla tanık olmuyor, insanlık, barış ve özgürlük gibi değerler yüceltiliyor, ama aynı anda insanın insana yaptığı kötülüklerin en sistemlileri yürürlükte oluyor. İnsanlık bilincinin yüceltildiği söylevlerin altında, kendi kardeşiyle ekmeğini paylaşmayan, kendi kardeşine hükmetmek için halkının emeğini ölüm silahlarına yatıran ve insanlık yerine başka mensubiyetlerle kuşatılan bir hayat pratiği var yeryüzünde. Açık faşizm sahneden çekildi, ama bir tür "gizli faşizm" ya da "pençesiz faşizm" kol geziyor her yerde. İşte bu nedenlerle insanlık tarihinin en ciddi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Çünkü dün bir tür "bilinç kirlenmesi" vardı. Ama, bu, temel değerler konusundaki mücadelelerle aşıldı. Bugün ise artık bir tür "bilinç körelmesi" var. Kendi kardeşinin eziyet çekmesini "kanıksayan" bir bilinç körelmesi bu. Her türlü savaştan ve felaketten daha büyük bir tehlike bu. Hümanizmin bir "etiket"e dönüşmesi demektir bu. Unutmamak gerekir ki, bir kavram ve pratik olarak "hümanizm"in kaderi, tüm insanlığın kaderidir..
|