| |
|
|
Sevgi'nin Günlüğü
Bir Beyoğlu hatırası Tamam tamam sizi sıktı bu iş. Açıkçası en nihayet beni de... Hani şu Fransız Sokağı vaziyetleri. Geçen gün sokağın son bombası, Cemil İpekçi'nin mekanı açıldı. 'Gitane'. Pembiş davetiyeyi gör de gitmeden dur. Amanıınn! İzdiham budur. Yürümek imkansız, dikiliyoruz. Çıtır kızlar elime Bailey's tutuşturdu. Küüt öndekinden darbe, içki yeni jean'imde (kahpe felek). Patlayan flaşlardan çakıyorum Cemil İpekçi civarda. İyi de neresi bu Gitane?. Binalar dip dibe ya, şaşkın kısmını bozuyor tabii. Akıntıya kapılıp merdivenlere eriştim. Hah tam da kuş bakışı. Karmaşa devam. İçeriye bakmalı. İçerisi üç katlı, küçücük katlar. Sefertası şekli. Bembeyaz duvarlar. Kenarlara siklamen güller, yapraklar çizilmiş. Ayy keşke evimin duvarları böyle olsaydıııı. "Arsızlığın alemi yok Sevgi." Kenarlarda, askılıklara üç beş İpekçi tarzı gömlek asılmış, şallar da var. O esnada Nükhet Duru ve Nur Yerlitaş geldi. Ben de yanlarına süzüldüm. Bir neşe, bir neşe. Cemil İpekçi iştahlı iştahlı anlatıyor. Alt kat kulüp olacak. Yukarıda bilmem ne olacak. Yanlış duymadıysam tuvaletlerde ıkınan insan resimleri... Nasıl yani? Dört bir yanınızı melekli, güllü eşyalar sarıyor. Yurdumun bedavacı insanı melekli, güllü mumları hacılamış tabii. Hey Allah'ım. Ay çok kalabalık, midem zil. Biraz da yukarı Fransız Sokağı'na takılalım. Beyoğlu Kültür Merkezi önündeki Le Caprice. İlk şok mönüden. Abicim Fransız Sokağı coşmuş. Millet temaya Fransız. Mönü'de mantı mevcut. Hani şu yoğurtlusu, terayağlı pul biberlisi. Salatalar, etler, tatlılar... Yok yok dönüp dönüp mantıda duruyorum. Şefe sordum, "Ev mantısı kıvamı mı?", "Çok mu özel" falan. "Mantımız yok, zaten kötüdür" dedi. Bu da bu model demek ki. Şef gitti garson geldi. Çantaları asacak ne masa altı kancası, ne de sandalye arkası var. Garsonun önerisi "Yere koyuverin! Haaa ama yerler ıslak." Peki ciğerim biz çanta yeriz masada, sen gönlünü ferah tut. Müzikler Sezen üstü, techno, ardı Monica Molina falan... Servis mi o da ne? İnce bonfile dilimli salata bol kumlu, kuş kadar etli... Iıyyy ıy. Vaziyete aydım. Durum şu; İnsanoğlu düşünmeyi sevmiyor herhalde. Başkası düşünsün, biz yapalım. Yapılan işlere, açılan mekanlara kendi ruhlarını koymuyorlar. E ne oluyor? Bir kere gelen, bir daha kapıdan bile geçmiyor. Aslına bakarsanız, birçok müşteri kakılmayı seviyor. Makarnanın tabağına yirmi beş milyon bayılırsınız. Garsonlar servis yaparken lütfeder. Üstelik gerim gerim gerilirsiniz. Ama yine döner oraya gidersiniz... Fransız Sokağı çıkışı İstiklal yürüyüşü. Şifadır, şifaa. Koçum benim, aslanım İstiklal. Her ruh haline devasın valla. Dolana dolana Kaktüs'e geldik. Gecenin on bir buçuğunda. Bu kadar beyaz fincanlarda, bu kadar lezzetli, bol köpüklü bir Türk kahvesi içilebilirdi. Servisinden, kibritine süperdi. Tabii bunda garsonun mavi gözleri ve gülümsemesinin hiç payı yok. Hiiiiççç... Ne demişler? Güleryüz Sevgi'yi deliğinden çıkartır. Mesela yanii. e-mail: sevgunluk@yahoo.com
|