| |
|
|
Kırkınca'dan, Şirince'ye..
Öcal ağbim aradı, "Yaktın beni" diyerek.. Telefonu durmuyormuş.. "Bizi de götür" diyen diyene.. Hani Adres'i yazmıştım ya.. Mangalda kuzu çevirme.. "Sen asıl Günay'ı unutmuşsun" dedi.. Günay TV belgeseli ve tıp araştırması yapılacak adam.. Günde bir, sadece bir öğün yemek yer akşam.. O da zeytinyağlı.. Üzerine de bir bardak çay içer, yanında şeker küpü gibi kesilmiş birkaç beyaz peynir parçası.. Hepsi o.. Su falan da içmez.. Hint Fakirleri, bu Türk zenginini (!) görseler, fakirliklerinden utanır.. O Günay perhizi o gece bir bozdu.. Pir bozdu.. Önümüze konan mangallar çift porsiyon.. Benim saydığım 6.. Gözümden kaçan varsa bilmem.. Efendim, Çeşme'nin eğlence ve dinlence planını ağabeyimle Sami kardeşime emanet etmişim ya.. Dinlenceyi bir kenara atmışlar.. Formülü de "Eğlence = Yemek" diye yapmışlar.. Akşamüzeri otelin kapısından girdik. Çantaları bıraktık.. "Ordular.. İlk hedefiniz Topçu.. İleri.." İzmir, Çeşme, benim için üç şey.. Topçu.. Kumrucu Hüseyin.. Altın Kapı.. Bu defa son ikisini sığdıramadık ya.. Eylülde bir kaçamak yapacağım inşallah.. Topçu'nun çöp şişi bir başkadır.. Nostaljidir.. Modern Folk'la Fuar gecelerinin sabaha karşısında son lezzet uğrağıdır.. Fuara gelen herkes orda buluşur.. Geçen yıl Çeşme'de Topçu'da bir tatlı icat etmiştim. Kaymak yoktu, ekmek kadayıfına.. Çeşme'nin sakızlı muhallebisini koydurmuştum ve de yazmıştım.. Öyle bir talep olmuş ki, listeye almışlar.. Gene harikaydı.. Ama çöp şişlerde bir aceleye gelme var. O kadar kişi yığılınca, harlı ateşe at çıkar.. Bir yanı yanmış, bir yanı pembe.. Aman dikkat.. Şöhret çok zor gelir, çok kolay gider.. Ertesi sabah yallah arabalara.. Alaçat Cafe'ye.. Köy kahvaltısında üstüne yok. Geçen yıl yazmıştım gene.. Köy bahçesinde gene ayni özen, ayni lezzet.. Kahvaltı bitti, öğle yemeği için yola çıktık hemen.. Çünkü yol uzun.. Yol zorlu.. 200 kilometre falan gideceğiz.. Bir o kadar da geleceğiz.. Öcal Ağbim "Bin kere yazdın, bir kere de gör" demiş.. "Şirince'de öğle yemeği" koymuş programa.. Şirince, bir Rum Köyü.. Kırkınca'ymış adı.. Muhtemelen Yunan kökenli bir isim.. Kurtuluş Savaşı sonrası, mübadele sırasında Trakyalı Türkler gelir buraya yerleşir. Kırkınca, ağızdan ağıza "Çirkince" olur.. Olur da, İzmir'i kurtaran orduların paşalarından biri, "Böyle isim mi olur" deyip, "Şirince" diye değiştirir.. Kimsenin bilmediği, duymadığı bu köyü, önce Sevan Nişanyan keşfeder.. Sonra onun sayesinde dünya.. Yeniden düzenlenen Şirince evleri Dünya Butik Oteller listelerinde ön sıralara girerler.. Kökenini binlerce yıl öncesinden alan Şirince şarapları yavaş yavaş ünlenmeye başlar.. Denizden uzak bu dağ köyü giderek turist uğrağı bir dünya cenneti olur.. Vakit öğleyi hayli geçmişti, Şirince meydanında durup, otobüslerle dolu köy oto parkında zor bela bir yer bulduğumuzda.. Sonrası.. Salıya..
|