|
|
|
|
|
|
Aşk halının altında bir yerde...
Offf üç, iki, bir... Az sonra boğulacağım. Küüt diye gideceğim. Kaç gecedir yatakta dön baba dönelim. Uyan mum yak, müzik koy. Beş dakika sonra mumu üfle, müziği kapat. Üç dakika sonra uyan, mum yak, müzik koy. Yok kesmedi mumu üfle... Sabah kalk, yüzün şiş. Aynaya bakama, kendine kız. İşe gel. Gülmeye çabala, becereme, vazgeç. Gelen geçen sorsun "Neyin var?", "Ayşe iyi misin?" "Aaa bir şeyim yok" ya da "Uyku tutmadı ondandır" (yersen). Yaz kızım Ayşe. Yaa hakikaten neyim var benim? Herhalde sebebi 'o' değildir. Yok canım o da kimmiş ki, canıma okuyacak. Biz "Seveceğim, gezeceğim, görürsün sana neler edeceğim" nesliyiz maşallah. Çabuk sıkılırız. Hem aslında aşk da yok ki. Aşkvari durumlar var. Yani ben demedim, başkaları dedi. O zaman bu 'acıların çocuğu' hallerim ne iş? Acil toparlanmak gerek. Önce bütün kızlar toplandık. Sorduk niye yıprandık? Yıııprandık, yıprandık. Kız milleti, aşk konularında birbirini tutar. Hep erkek suçludur, beyinsizdir, kıymetimizi bilmemiştir. 'Tırnağın olamaz, tır-na-ğın.' Siz de aşk acısı üstü, ego pompalanmasıyla, gaz alıp, "Sürünecek o sürüneceekk", "Kaf kaf kaf, sin sin sin Allah onu kahretsin" sloganları atarsınız. Ama taraftar gider. Sahada dımdızlak kalırsın. O geceyi çekersin. Tükürdüğünü yalarsın. Bin kere elin telefona gider. Üç yüz kere mesaj yazıp silersin. KYK (Kızlar Yüksek Kurulu) kararı vermiştir: O densiz ARANMAYACAK!. Bağır yanma derecesine göre ya mesaj çekersin, ya da sızıp uyursun. Ertesi gün kızlar sorar: "Aramadın değil mi?" "Yook canım, vurdum kafayı yattım mis gibi..." Kızlar kesmedi. Sırada kahve falı. Günde dört fincana varana dek, kahveye abanırsın. "Üç vakte kadar kapında şekerim" (Sahi mi?) , "Ayy seni düşünüyor valla" (Deme!) , "Yüreğine ay doğacak, ay" (Benim dokuz doğuracağım kesin de!) Biraz da gezmeli. Sokak fıss. Deli danalar misali dolan dur. Gecede beş mekan gezersin. Tık yok. Tıpış tıpış eve döneceksin. Yaa işte böyle. "Aşk yok" falan dedik. Meğer halının altında, çekmecenin köşesinde, pusudaymış namussuz. Oysa kaptırmayacaktık sadece eğlenecektik (ağzımızla gülelim lütfen). "Seveceğini çaktın mı, tüymek" yeni trend. "Topla gel kuşum" dedim. Tümden dağıldı. Ha oldu, ha olacak bu iş Çin işkencesini aratmayacak açıklamasıyla "Bir daha görüşmeyelim" dedim. Bön bön baktı. ("Nayır, nolamaz Nalan" repliğini beklemedim değil) Gitti yani. Bitti... Şimdi pazar pazar sorarım size; acı çektireni kesmek mi yoksa dibine kadar gitmek mi?
AYŞE ÖZYILMAZEL
|
|
|
|
|
|
|
|
|