Kabineden çizgiler
Bana öyle geliyor ki Kemal Unakıtan artık daha az espri yapıyor, sanki "iyi gidiyorsun, espriyle, güler yüzle birlikte anılman da iyi. Ama sakın bu işi abartma! Kritik günlerde senin bu hallerin akla gelir" diye uyarılmış gibi. Son günlerde daha kararında, daha dengede gibi! Abdüllatif Şener daha rahat, kendisiyle daha barışık bir görüntü çiziyor, sanki kendisine bir garanti verilmiş gibi. Sanki müthiş bir sıkıntıyı atlatmış gibi. Ya da "Aman ne olursa olsun!" der gibi! Hem hiçbir yapaylığa prim vermeyip hem de toplumun tüm kesimleri üzerinde olumlu etki bırakma gücüne sahip olan Abdullah Gül'ün kişisel imajı, gün geçtikçe kabinenin genel imajını solluyor. Cemil Çiçek gittikçe daha çok bilgeleşiyor, sanki ANAP'tayken kadir kıymetinin bilinmediğinin altını daha fazla çizmek ister gibi. İntikamcı bir bilgelik hali! Ben aslında sizin için çok yararlı olurdum havası! Böyle bir şey! Abdülkadir Aksu'nun Başbakan'la yan yana verdiği fotoğrafların sayısı azaldıkça sevenlerinin sayısı da artıyor. Hakkında çıkarılan dedikodular da kesildi. O da artık daha fazla "İçişleri bakanı" gibi görünüyor! Hani işine dört elle sarılanlara özgü bir eda vardır ya, Abdülkadir Aksu'da son günlerde işte böyle bir eda var! "Esaslı bir devrimci" potansiyeli taşıyan Hüseyin Çelik, bu ülkede tek çıkar yolun idare-i maslahat olduğunu fark etmiş ama buna rağmen inatla, devrimciliğini başka alanlara kaydırarak ezber bozmaya çalışıyor. Gidişat: İyi. Yani Türkiye'de ne kadar iyi olunabilirse! Erkan Mumcu ise gittikçe daha yalnız görünüyor. Yalnız ama karamsar değil. Hani iki hafta sonra okulunu bitirecek öğrencilerde rastlanılan türden bir kayıtsızlık vardır, hüzünle karışık bir kayıtsızlık. Erkan Mumcu'daki de biraz öyle bir şey! Sanki iki gün sonra her şeyi bırakıp bir kıyı kasabasına yerleşecek ve sadece balık tutarak geçimini temin edecek gibi. Bir de her daim hakkı yeniyormuş gibi bir tavır! Haklı mı? Haksız mı? Hiçbir fikrim yok. Necip Fazıl'ın çok bilinen bir şiirinde "Çatık kaş, hükümet dedikleri zat" diye bir dize vardır. Ali Coşkun, öyle biri olmadığını çoktan kanıtladı. Ayrıca kendisinde ilk dönemlerde var olan dikkat çekme arzusu her geçen daha çok törpüleniyor ve hata yapma potansiyeli de azalıyor. Ne zaman bir köy türküsü duysa içlendiğine emin olduğum Sami Güçlü, Tarım Bakanlığı makamına ne kadar uygun bir isim olduğunu her geçen gün daha fazla düşündürtüyor. Anadolu köylüsünün makus talihini yenmek için çaba sarf eden modern bir gayret ya da bir "Çalıkuşu" tavrı değil onunki! Şöyle bir şey: Yetişmesine katkıda bulunanlara borçlu olduğu minneti ifade eder gibi. Mehmet Ali Şahin başlangıçta çizdiği düşük profili, gösterdiği performansla avantaja dönüştürürken, Kürşad Tüzmen slip mayo yerine şortla görüntü vererek eleştiriye açık olduğunu kanıtlıyor. Temas kurduğu kesimler üzerinde bıraktığı olumlu izlenimlerle imajını güçlendiren Beşir Atalay, gün geçtikçe daha çok kabinenin "sakin gücü" haline geliyor. Siz de fark ettiniz mi bilmiyorum, ilk günlerde "iyi bir teknisyen olur" havası veren Ali Babacan, son zamanlarda "kalıcı bir siyaset adamı"na dönüşmeye başlamadı mı? Binali Yıldırım mı? Şu sıcak tartışma bir bitsin, ne kadar hasar aldığını hep birlikte göreceğiz.
|