'Sen yaz kimse fark etmez'
Tempo Dergisi'nin son sayısında, TCDD Genel Müdürü ile Ulaştırma Bakanı arasında geçen konuşmaya yer verdi... Dergi, haberinde TCDD Genel Müdürü Karaman'ın, "Hızlı treni yaparsak, tepki gelebilir" sözlerine, Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ın "Sen yap kimse fark etmez" cevabını verdiğini yazmış, bunu da ellerindeki ses kasetine dayandırmış. Haberi okuyunca insan 'el-insaf' diyor. Bir haber bu kadar mı çarpıtılır. Yetmezmiş gibi Hürriyet'ten alıntı yaparak, "Bakanın korkunç sözleri" diyerek, 3 ay önceki konuşma son tren kazasına aynen monte edilmiş. Tren kazası sebebiyle kim istifa eder bilemiyorum, ama bu haberi bu şekilde verenlerin ve ona tempo tutanların şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekmez mi? 'Sen yaz kimse fark etmez' mantığıyla ele alınmış bir haber değil. Tamamını okuyunca neyin ne olduğu ortada. Eğer basın bir kaza haberini dahi bu derece yanlış vermeye cüret ederse, bu kazanın neticesini de sağlıklı bir şekilde duyuracağını kim garanti edebilir? Böyle bir konuşmanın varlığı bakanlık tarafından doğrulanırken, içeriğin bambaşka olduğu ifade ediliyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın gazetecilerle sohbeti sırasında TCDD Genel Müdürü'nün "Hızlı treni yaparsak çok büyük tepki gelecek" sözlerine verdiği "Sen yap, kimse farkına bile varmaz" karşılığının "Bir buçuk ay Ankara-İstanbul hattının trafiğe kapalı tutulmasıyla" ilgili olduğu ortada. O günlerde Ulaştırma Bakanı bir grup bürokrat ve gazetecinin önünde; "Şimdi, mesela Ankara-İstanbul ile başladık. 7.5 saatten 5.5 saate iniyor. Ne yaptık ama? Bir buçuk ay trafiğe kapattık. Çok kontrollü bir şekilde geçiş veriyoruz. Genel Müdür bunu (hattın rehabilitasyonunu kastediyor) yapmaya karar vermeden önce bana geldi. 'Bunu yaparsak çok büyük tepki gelecek; ama 1,5-2 ay sonra çok rahatlama olacak' dedi. Ben de ona, 'Sen yap kimse farkına bile varmaz' dedim. Çünkü kimse demiryolları ne yapıyor, ne yapmıyor farkında bile değil. Hakikaten hiç de tepki gelmedi." O dönemi haber olmayan sohbet, bu denli taraflı infaz şeklinde, neden haber yapılır? Cevabını vermekte zorluk çekiyorum. Kamuoyunun bu şekilde kafa karışıklığına sürüklenmesi demek, bu tarz hadiselerin uzun süre hükümet-medya kavgasının devam edeceğini, arkada başka hesapların olduğunu gündeme getirecektir. Birileri konuyu hafif yaklaşınca, 'koruyor', başkaları aslı astarı olmayan haberlerle vurunca 'başka hesabı var' yaklaşımı ortaya çıkıyor. İfrat ve tefrit noktasını, maalesef basın olarak bir türlü ayırt edemiyoruz. Habere konu edilen sözlerden de anlaşılacağı gibi yoruma meydan bırakmayacak şekilde, Ankara-İstanbul arasındaki trafiğin bir buçuk ay kapalı kalmasına vatandaşlardan tepki gelip gelmeyeceğine vurgu yapılıyor. 'Hızlı treni faaliyet geçir, insanlar ölsün' şeklinde bu sözler nasıl tevil edildiğini galiba önümüzdeki sayısında Tempo'cular bir tez olarak ortaya koyacaklar. Daha da ilginci yargıya intikal ettirileceği Ulaştırma Bakanlığı tarafından ifade edilen hadisenin nasıl neticeleneceğidir. Kaza raporlarının neticesi ve hükümetin gerçek ortaya çıktığında nasıl bir yaklaşım sergileyeceği de merak-ı mucibimiz, fakat bu kadarın canın hesabı nasıl verilir? Yoksa kalan sağlarla mı devam edilir? Daha fazla beklemeden bir netice almak ümidiyle.
|