|
|
|
|
|
|
Nükleercinin kozu: Yol bitti
Nükleer enerjiyi savunanların en büyük gerekçesi yerli kaynakların sonuna gelinmiş olması: 2020'de ithal enerji yüzde 80'i bulacak.
*** Nükleer kargaşa
1965'den bu yana, gelip geçen hükümetlerin çoğu nükleer santral kurmak için girişimde bulunsa da sonuca ulaşılamadı. Son girişimse Başbakan Tayyip Erdoğan'dan geldi Türkiye'nin enerji ihtiyacında dışa bağımlılığı azaltacağı düşünülen nükleer santral projesi için bir kez daha düğmeye basıldı. Gerçekten Türkiye'nin 'nükleer'den başka çaresi yok mu?.
Nükleer teknoloji, Avrupa Birliği yolundaki Türkiye için bu yolu kolaylaştıracak bir adım mı yoksa Türkiye'nin enerji ihtiyacı konusunda hızla artan dışa bağımlılığını engelleyecek bir yöntem mi henüz net değil. Ancak net olan bir şey var ki, o da nükleer santral projelerinin yeniden gündemde olması... Bugün dünyanın dört bir yanında 441 nükleer santral çalışıyor ve elektrik üretiyor. Bir taraftan bu sayı gün geçtikçe artarken, bir taraftan da bazı ülkeler nükleer santralların kapısına tek tek kilit vuruyor. Türkiye, tam da bu noktada bir nükleer santral kurulması için ilk adımları atmaya başlıyor. Hükümetin başlattığı nükleer santral projesi kapsamında Başbakan ve Enerji Bakanı'ndan sonraki tek isim olarak nitelendirilen Gül Göktepe'yle bu konuyu konuştuk. Atom Enerjisi Kurumu Başkan Danışmanı Göktepe "Türkiye nükleer teknolojiye girmekle çağ atlayacak" diyor ve kurulacak bir nükleer santralın getirisini şu sözlerle anlatıyor:
"İLERİDE ENERJİ İTHALİ KABUS GİBİ OLACAK" "Nükleer teknoloji şu anda dünyanın en gelişmiş ve en yerleşmiş teknolojisi. Bir santral kuruyorsunuz, çok az miktarda yakıtla çok büyük enerji üretiyorsunuz. Çevrenin en önemli sorunu olan baca gazları olmaksınız, çevreye zarar vermeden sıfır emüsyonla enerji elde ediyorsunuz. Santralları kurduğunuz ve programları yaptığınız zaman orta dönemde ve uzun dönemde enerji maliyetlerinde istikrar sağlar. Türkiye'ye getireceği çok fazla artı var. Türkiye'de böyle müthiş bir teknolojiye girmenin hep başka tarafları tartışılıyor" diyor. Türkiye'nin enerji ihtiyacında dışa bağımlılığının geldiği noktayı 'korkunç' olarak nitelendiren Göktepe; "Bu gidişle 2020 yılında elektrik faturaları ödenemez halde olacak" diyerek ekliyor: "Enerji bağımlılığımız korkunç durumda. 2002 yılında enerji arzımızın yüzde 68'i; 2010 yılında yüzde 72'si; 2020'de yüzde 80'i ithal olacak. Bu kabus gibi. Milli gelir ne olursa olsun enerji faturasına paraları vereceksiniz ve borçlar artmaya devam edecek. İthalat bağımlılığı çok fazla."
"NÜKLEER KONUSUNDAKİ KORKULAR FAZLA ÜTOPİK" Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Kadiroğlu ise "Türkiye'nin nükleerden başka çaresi yok" diyor. Ve nükleer enerjinin hiçbir dezavantajı olmadığını vurguluyor: "Benim mesleğim bu, net konuşabiliyorum. Birtakım bilmeyen kişiler hayaller, ütopik şeylerle gerçek dışı korkularla konuşuyor. Ama hiçbir tehlikesi, hiçbir negatif tarafı yok nükleerin. Nükleer aleyhtarları kabul etmiyor ama yerli kaynaklarımız bitmiş durumda. Belli bir süre sonra Türkiye'nin hidrolik potansiyeli tamamen kullanılmış olacak. Bu durumda bakıldığında Türkiye'nin başka hiçbir alternatifi yok. Türkiye'nin yaklaşık 10 bin megawatt civarında elektrik ihtiyacı var 2006'lardan başlamak üzere. Bunu da karşılamanın yolu ne doğalgaz üreticilerine parayı vermek, ne kömürü dışarıdan getirip Türkiye'de yakıp işletmek... Türkiye'nin nükleerden başka hiçbir seçeneği yok."
SONAT CANIDAR
|
|
|
|
|
|
|
|
|