|
|
|
|
|
|
Benim aşkım beş yıl sürer
YENİ albümü "En Güzel Hikayem"le hayranlarıyla buluşan Teoman, "Aşkı kavram olarak çok severim. Şıpsevdi değilim, benim aşkım uzun sürer" diyor.
*** Kendimi bazen dev aynasında görüyorum
O "Benim En Güzel Hikayem" adını uygun görmüş albümüne. Bakalım, sevenleri ve yeni şarkılarını merak edenler Teoman'la aynı fikirde olacak mı?
* Son derece sakin, hatta teslim olmaya hazır bir duruşunuz var. Oysa rock'ın içinde isyan vardır, başkaldırı vardır... Siz nasıl rockçı oldunuz? Beni müziğin türü ilgilendirmiyor, müziğin kendisi ilgilendiriyor. Benim için rock müzik yapmak bir paye değil. Bob Dylan akustik gitarıyla tek başına çıkıyor, mırıl mırıl söylüyor, kötü de bir sesi var, ufak tefek bir adam... Peki, o sert Metallica'nın adamlarından daha mı önemsiz? Ben yaptığı işe önem veren, kendini çok da fazla ciddiye almayan, dünya umurunda olmayan adamları daha çok seviyorum. Rock'ta benim hoşuma giden çok şey var ama hoşuma gitmeyen tek şey yaygaracılık. İnsanlar deri pantolonu veya uzun saçı, yüksek volümde sesi, çığlığı bir felsefe zannediyorlar. Rock'ın felsefesi yok aslında. Benim için müzik Mick Jagger'ın söylediği gibi, "It's only Rock'n Roll, but I like it!" Yani "Bu sadece Rock'n Roll, çok önemli bir şey değil ama hoşuma gidiyor." Akustik gitarla mırıl mırıl söylenen bir şey bana rock gibi geliyor ama cayır cayır söylenen bir şey benim için hiçbir şey ifade etmeyebiliyor.
* Ben bu albümünüzü daha sert ama aynı zamanda daha yürekten, duygulu buldum, ne dersiniz? Ruh halim yumuşak olsaydı, akustik bir albüm de yapardım. Bir şekilde daha sert oldu çünkü etrafımdaki insanlar da öyleydi; basçım, davulcum, gitarist arkadaşlarım daha sert şeyler düşünüyorlardı. Ben de sert bir kış geçirdim, onun için böyle bir albüm çıktı.
ALKOLİK DEĞİLİM * Neden sert geçti bu kış? Benim kışlarım aslında genelde kötü geçer, depresyona girerim. Bir nedeni mevsimsel, bir nedeni de konserler azalır, albüm yapmayız falan... O zaman da benim canım çok sıkılıyor, müzikten uzaklaşmış oluyorum. İlgi de azalıyor ya, panikliyorsunuz. Kışın da bir sevimsizliği var tabii.
* "Güzel birgün ölmek için" diyorsunuz şarkınızda. Bu sözlerin intihara teşvik edici olacağı kaygısı taşımadınız mı hiç albümü yaparken? Ben şarkıların o kadar etkili olduğunu düşünmüyorum. Frank Zappa diyor ki, "Bütün şarkılar aşk aşk aşk diyor, bakın bakalım etrafta kimse birbirini seviyor mu?" Etrafta bir sürü aşk şarkısı var, insanlar birbirinden nefret ediyor. Etrafta bir sürü ölüm şarkısı olduğunda da insanların çok fazla intihar edeceğini düşünmüyorum. Sanki tetikleyici nedenmiş gibi durabilir ama o şarkılar olmasa da, insanlar bu şarkıları dinlemese de intihar edecekse ediyordur, eder.
* Siz intiharı sık düşünür müsünüz? Bir dönem gerçekten böyle şeyler gelmiştir aklımdan. İntihar benim sevdiğim konulardan bir tanesidir, güzel bir vazgeçiş yöntemidir. İntihar, aşk, seks, ölüm, yemek, içmek... İnsana dair bütün şeyler benim sevdiğim şeylerdir. Ama dediğim gibi, albümün totalinden deşe deşe bir mesaj çıkacaksa, ölümü teşvik eden bir mesaj çıkmıyor bence.
* Bu sakin duruşunuzun nedeni gerçekten ne istediğinizi çok iyi bildiğinizden mi, yoksa tam tersi mi? Çok emin değilim ama şöyle bir şey var. Sonuçta ben bir şarkıcıyım, şarkı yapıyorum ve çok da önemli birisi olduğumu düşünmüyorum. Dünyada insanları etkileyen öyle şeyler oluyor ki, bunların içinde bir şarkı veya şarkıcının konumu nedir ki? Daha küçük ölçekli düşündüğüm zaman, ben yıllardır müziğe aşık birisiyim ve yapmak istediğim şeyi yaptım. Çok uğraştım bunun için, benim egomla ilgili. Benim kendimi çok büyük hissettiğim bir tarafım var. Dev aynasında görüyorum kendimi bazen. Ama büyük ölçekli baktığımda, bunun bir oyun olduğunu düşünüyorum.
* Sahneye bira şişesiyle çıktınız. Evet, alkol ve rock her zaman güzel bir ikili olmuştur ama sahnede alenen bira içmeniz doğru mu? Anlaştığım firmayla sözleşmemde sahneye birayla çıkacağım diye, bir şey yoktu aslında. Ben normalde konserlerde birkaç tane bira içerim. Belki üzerinde sponsor logosu olan bardaklarla içmezdik ama ben zaten Tuborg'la anlaşmam olduğunun bilindiğini ve içtiğim şeyin içersinde herkesin bira olduğunu bildiğini düşündüğümden, bira şişesiyle çıkmakta sakınca görmedim. Ama bana hemen alkolik, alkole özendiren adam damgası vuruldu. Bir daha bira şişesiyle çıkmayacağım. Hem bir taraftan annem üzülüyor, "Oğlum alkolik mi oldu" diye, izleyiciler benim o firmaya kanımın son damlasına kadar satıldığımı falan düşünüyorlar. Halbu ki yok öyle bir şey. Hem ne bünyem alkole çok dayanıklıdır, ne de alkolle ilişkim zannedildiği kadar yoğun değildir.
İlknur Kızıltoprak
|
|
|
|
|
|
|
|
|